"Herkes mi yalnız olur?
Ne zor işmiş bu arada kalan nesil olmak... Çocukken Bizimkiler izleyerek büyümüş nesiliz biz ama Nip Tuck'a da yetiştik. Çocukken saklambaç oynamış nesiliz ama Warcraft'a da yetiştik. Çocukken ev telefonu kullanmış nesiliz biz ama cep telefonuna da yetiştik. İnsanlarla kafelerde, barlarda tanışıp sosyalleşen nesildik biz ama Facebook'a da yetiştik. Ve bu bizim lanetimiz oldu. Arada kaldık. Ölene kadar bunu taşıyacağız üzerimizde. Bizden önceki nesil; ablalarımız, abilerimiz Bizimkiler izledi sadece. Üniversitelerini bitirdiler, evlendiler, çocuk yaptılar. Düz ama huzurlu bir hayat yaşadılar.
Bizden sonraki nesil Bizimkiler'i hiç izlemedi. Nip Tuck'la büyüdü. Aile kurmayı düşünmüyor. Stüdyo evlerinde kendileriyle barışık yaşayacaklar. Zira onlar kendilerinden iki nesil önceki değer yargılarını bilmiyorlar. Mutlular; internetleri, stüdyo evleri ve modern hayatlarıyla. Peki ya biz neyiz? Biz ne yapacağız?"
Barış Efendioğlu, Neden Hiç Evlenmedim
Haydi seninle saklambaç oynayalım.
Yüreğime saklanırsan eğer,
seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun
ardına gizlenirsen,
seni bulmaya çalışmak
bir işe yaramaz.
Her zamanki gibi koşturuyor insanlar. Herkes ölümü geciktirmekle meşgul. Sanki ölümle saklambaç oynuyorlar. Görülmek istemiyorlar hayatın en dokunaklı gerçeğine. Hızlanıyorlar. Beklemeyi hiç sevmiyorlar. Durmalara karşılar. Ne kadar hızlı olursa, ölüme o kadar uzak olacaklarını sanıyorlar.
Ne kadar çok şey biriktirirlerse, o kadar uzun yaşayacaklarına inandırılmışlar...
Sylvia plaht'e;
değdim, sana gitmek için beni
bırakıp mektuba ve derinine
al dedim, ne yüklediysem yolculuğa
onu çıkaran gemiyi ve beni. bir
deniz kabuğu gibi uğultusunu duyduğun
antik bir tiyatroydu gòzlerim. ki şimdi
soruyor ve susuyor: biraz sesim,
biraz da annem değil misin benim.