Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

SALİH CANBAŞ

SALİH CANBAŞ
@salihcanbas
Kim olduğumu bilmeyen ben, ne olacağımı nerden bileyim... PESSOA
İnşaat Mühendisi
Lisans
YOZGAT
YOZGAT, 10 Ağustos 1993
83 okur puanı
Temmuz 2018 tarihinde katıldı
Ebu Haşim insana ilk farz olanın şüphe etmek olduğunu söyler.
Sayfa 94 - Otto
Reklam
Fırsat eşitliği ve hakkaniyet sistemi
Kur'an-ı Kerim erkin herkese erişilebilir olmasını istiyor, dağıtılmasını değil. Bu o kadar önemlidir ki! Bir erk (para, siyasal iktidar, hakikat vs) herkese erişilebilir olacak. "Birileri bunları herkese eşit dağıtacak" demek değildir. Aksi takdirde dağıtıcı sabit bir mekanizmayı kabul etmiş oluruz ki bu durum, erki daha baştan birine/birilerine tapulamak anlamına gelir. Sözgelimi parayı herkese dağıtan komünist bir sistem önerilmiyor; paranın herkesin erişimine açık olmasından bahsediyor. Bu hakkaniyet sistemidir.
Sayfa 78 - Otto
Sadece önsözünden...
* Her insan ruhunu gerçeğe adamalıdır. * Özgürlük insanın kendini hayatın gerçeklerine göre şekillendirmesidir. * Kendimizin net bir şekilde farkında olmalıyız. * Ki bizi özgür kılacak duyguları yaratma ya da güçlendirme, kendimizi hükmetmemize engel olan duyguları bastırma ya da yok etme yollarını bulabilelim. * Aksi takdirde ya kendi arzularımızın ya da başka insanların arzularının oyuncağı oluruz.
Kapı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dil - düşünce - mantık
Düşünce gibi dilin yaptığı da insan zekasının şeyler arasında tesis ettiği mantık bağını kurmaktır.
Sayfa 84 - Bilge kültür sanat
Yazara katılamayacağım!
Dillerdeki gramer kurallarına gelince, bunların çok daha sonraları ortaya çıktıkları ve çoğalan sayıdaki sözcükler arasındaki bağlantıları düzenlemeye yaradıkları bir gerçek olarak kabul edilebilir. (Ali dayı dil bilgisi kurallarını bilmiyorsa bu Ali dayının dil bilgisi cahilliğindendir. Dil bilgisinin olmamasından dolayı değil. Dil bilgisinin sonradan çıktığı teorisi saçmadır. Çünkü kuralsız dil konuşulamaz!)
Sayfa 57 - MULTILINGUAL
Reklam
Dilbilim de ilginç kabuller
Paris Dil Kurumu 1886 yılında tüzüğüne şöyle bir madde koymak zorunluğunu duymuştur: "Bundan böyle, dilin doğuşu ve oluşumu hakkında hiçbir tebliğ kabul edilmeyecektir." Sebebi ise şuydu; Sözlü insan dilinin tarihçesi bir milyon yıl geriye götürülebilir. Oysa eldeki ilk yazılı belgeler ancak MÖ 3000 yıllarında olgunlaşıp belirlemeye başlamıştır. Eğer sözlü insan dilinin süresi normal bir sinema filminin gösterilme süresi kadar kabul edilirse o zaman, sadece yazılı belgelere dayanarak sözlü insan dilinin doğuşu ve oluşumu hakkında bir şeyleri ileri sürmek, bir filmin sadece son yarım dakikasını seyrederek o filmin başlangıcı ve gelişmesi hakkında fikir yürütmek kadar yersiz ve temelsiz olur.
Sayfa 46 - MULTILINGUAL
Anadil Anadil Anadil
Dilimize asırlar önce girmiş, milletçe benimsenmiş, adeta Türkçeleşmiş kelimeler vardır. Günlük dilde kullanılan bu kelimeleri geniş bir ayıklamaya tabi tutmanın büyük sakıncaları vardır. Burada üzerinde durduğum husus yaratıcı düşünmede anahtar rolü oynayan Felsefe ve Bilim terimleridir. Bunların mutlaka Türkçe'den türetilmesi gereklidir.(Syf 70) Dışarıdan kelime alma tembel zihin işidir. Yenisini yapma zahmetine katlanmadan işin kolayına kaçmaktır. Bu kolaycılığın doğuracağı sakıncayı düşünmemektir. Zihni yormadan kolay aşırmacılıkla kültür değişmez. (Syf 42)
Sayfa 70 - Divan Kitap
Dildeki sadeleşme aşırılığına gidenlerin bir kısmı Arapça ve Farsça kökenli sözcüklere karşı büyük duyarlılık gösterdikleri halde, Fransızca ve İngilizce sözcükleri çok sıkı kullanmada bir sakınca görmezler. O zaman bu gibilerin amacı Türkçe'nin sadeleştirilmesinden başka şey olsa gerekir.
Sayfa 26 - Divan Kitap
Yaratıcı düşünme ve dil
Yaratıcı düşünmenin yabancı dille değil de ana dille olduğunu düşünce tarihi göstermektedir. Müslümanlar eski Yunan bilim ve felsefe eserlerini Arapça' ya çevirip gerekli terminolojiyi sağladıktan sonra, bu alanlarda yaratıcı olmuşlar ve büyük İslam medeniyetini meydana getirmişlerdir. Avrupa'da milli diller bağımsızlığını kazanıp milli dillerde bilim ve felsefe yapıldıktan sonradır ki, Fransızlar, İngilizler, Almanlar bilim ve felsefe alanında büyük ilerlemeler kaydetmişlerdir.
Sayfa 25 - Divan Kitap
İlgilisi az olsada
Fikir modaları giyim kuşam modalarından daha önemlidir.
Sayfa 15 - Divan Kitap
Reklam
Kur'an'ın anlaşılamaması, bilimsel bir sorundur.
Kur'an'ın doğru anlaşılması, bilimsel bir sorundur. Kur'an'a inananlar neye inandıklarını, Kur'an'a karşı çıkanlar neye karşı çıktıklarını bilmek için, öncelikle Kur'an'ı dosdoğru anlamak zorundadırlar, ki bunun yolu da Kur'an'a "dil bilim"le, "anlam bilim"le, "köken bilim"le, "insan bilim"le, özetle bilimsel yöntemlerle eğilmekten geçmektedir. Bunu yapmaksızın ne inananların inançları, ne de karşıtların yatsımaları sağlıklı olacaktır.
Sayfa 302 - Otopsi
Osmanlı'da okur yazar olmanın zorluğu.
Osmanlı'da toplumun büyük çoğunluğuyla aydınlar arasında büyük bir dilsel uçurum vardı. Niçin? Yeryüzündeki hiçbir toplum, kendi aydınlarının ne yazdığını anlamak için kendi dillerinden başka yabancı iki dilin daha kurallarını öğrenmeye soyunmaz da onun için. Osmanlı toplumunun çoğunluğu, Osmanlı aydınının neler düşündüğünü neler yazdığını anlayabilmek için Farsçanın, Arapçanın, Osmanlıcanın, dolayısıyla üç dilin kurallarını öğrenmek zorundaydı. Aydınlar nedense buna katlanabilmişler, ancak toplumun buna katlanmasını beklemek alıklık olmuştur.
Sayfa 260 - Otopsi
Konfüçyüs'a soruyorlar: "Bir ülkeyi yönetmeye çağırılırsanız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?" Konfüçyüs yanıtlıyor: Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gerekli işler doğru yapılamaz. Ödevler gerektiği gibi yapılamazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlığa düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.
Sayfa 259 - Otopsi
Çeşitlilik ilahi bir kanundur; Arapça, Türkçe'den daha kutsal değildir.
Kur'an öğretisi uyarınca, evrendeki yaratıkların tür olarak çeşitliliği; renk olarak çeşitliliği; ses olarak çeşitliliği; dil, yazı başkalıkları; yeryüzünde bir Tanrı'ya inanan tapım biçimleri birbirinden başka, gelenekleri, görenekleri, dilleri, yazıları değişik birçok toplumların bulunması; Tanrının işlerindendir. Gelgelelim Tanrı'ya inananların çoğu, Tanrı'nın yarattığı bu çeşitliliği benimseyebilmiş değildir.
Sayfa 231 - Otopsi
Dil hayattır.
Sonuç olarak, öz dilini yitiren, dinini de yitirir. Dilini bozan, yalnızca dinini bozmakla kalmaz; düşünceye dayalı bütün yetilerini de bozar. Çünkü dil, bir yandan düşünce üretme, öte yandan üretilmiş düşünceleri anlama; eş deyişle "kendisi için yeniden üretme" aracıdır. Bu aracın bozulması ya da kullanılmaması bir "anlama özürü" doğurur. Dilsizlik ya da bozuk dillilik bir özürdür. Bu önemli özrü onarmaksızın, sağlıklı, verimli düşünsel edimlere kalkışamayız.
Sayfa 179 - Otopsi
338 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.