Yahudinin, milletleri Almanya’ya karşı kışkırtarak saltanat sürme çabası
Yahudi'nin, yalnız milletlerin Almanya'ya karşı meydana vurdukları düşmanlığı devam ettirme hususunda bütün saklı entrikalarını harekete geçirmekle yetinmediği ve bu husumeti imkân nispetinde şiddetlendirmeye çalıştığı şüphesiz, bu faaliyetin zehirlediği milletlerin gerçek faydalarıyla çok az bir surette birleştiği de aynı derecede muhakkaktır. Genellikle Yahudi propagandasının yönetildiği milletlerde yalnız kendi adamları, kendilerinin en fazla başarı beklediği şahıslar eliyle tahrik edilen milletin zihni üzerinde etkin olmak için kılavuzlar kullanır. Kanı olağanüstü karışık olan bizim milletimiz yanında, Yahudilik kudretinin beklediği çatışmayı idare için, az çok "kozmopolit" fikirler kullanır. Bunlar barışçı ideoloji tarafından ilham edilmiştir ve onun kafasında doğmuştur. Özetle Yahudi enternasyonal eğilimlere taraftarlık gösterir. Fransa'da var olduğunu gördüğü ve kudretini oldukça takdir ettiği şovenizmden istifade eder. İngiltere’de iktisadi menfaatler dünya politikası düşüncelerini harekete geçirir, özetle, her zaman, parçalanmış bir milletin zihni becerisi esaslı ayırıcı özelliklerinden faydalanır. Ancak bu çeşitli imkânlarla siyaset üzerinde kesin bir otorite kurar. Böylece parlak delillerin kendi propagandasına yüklediği engellerden kurtulur. Gizli maksatların ne istediğini neden dolayı savaştığını kısmen ifşa eder. Tahrip işlemine daha büyük bir hızla devam eder. Onu takiben, nihayet, bütün devletleri bir harabeye çevirir. Ebedi Yahudi imparatorluğunun bu harabeler üzerinde yükseldiği ve hükümran otoritesini yürüttüğü görülecektir.
Daima "yok oluş" uçurumuna giden "makam" yolunda hakikati unutmaz, gururlanmaz; para, servet, ihtişam, saltanat gibi şeylere de tenezzül bile etmezdi.
Reklam
Flaubert'in meşhur üslûb titizliği daha hayret vericidir. Kalem elinde, yıldırımlanmış gibi ölen bu romancı bütün hayatında kelimelerle boğuşmuştur. En acele yazdığı kitabını beş senede bitirmiştir. İlham perisine hiç güveni yoktu. Haftada en çok iki sahife yazardı. En küçük bir ahenksizlik, en yumuşak harflerin bile çatışması onu hasta ederdi. "Yüzünde keder hüküm sürüyordu, çizgilerinde hüzün beliriyordu" veya “ağlıyordu" yerine "gözyaşları döküyordu" gibi âdilikler onu tiksindirirdi. Aksne, orijinal olmak için aranan süslerden ve yeniliklerden de iğrenirdi. Meselâ, bir nehirden bahsedilirken "saltanatın hudutları" tâbirine rastlarsa haykırırdı: "Kahrolsun saltanat!"
Atatürk Halkçıydı
Atatürk'ün devrimci davranışlarının başında halkçılık gelir. Atatürk, halka inanmadan, halkın sevgisini ve güvenini kazanmadan, hiçbir devrim yapılamayacağını, hiçbir devrimin sürekli olamayacağını bilirdi. Atatürk, özellikle Türk halkının, kendi özlemlerini iyi teşhis edebilen, kendisine alçakgönüllülükle, sevgiyle, saygıyla yaklaşan devrimcilere, önderlere sahip çıkacağını; fakat kendisini anlamayanlara ve horgörenlere gönül kapılarını sımsıkı kapalı tutacağını bilirdi. Bunu, en iyi, Atatürk'ün kendisi anlatır. 30 Ağustos 1925'te,Atatürk, Kastamonu'da, şunları söylüyordu: Hakiki inkılapçılar onlardır ki, terakki ve teceddüt inkılabına sevk etmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki temayülü hakikiye nüfuz etmesini bilirler. Bu münasebetle şunu da beyan edeyim ki, Türk milletinin son senelerde gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve içtimai inkılapların sahibi hakikisi kendisidir ... Milletimizde bu istidat ve tekamül mevcut olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuwet ve kudret kifayet etmezdi. Bu anlayış ve inanışta olduğu içindir ki, Atatürk, halkı kurtarmak için sarayı bırakıp, payitahtı bırakıp, Anadolu'ya gitmişti.Atatürk, kurtuluş hareketini başlatabilmek için, Saltanat'ın gölgesinden çıkıp halkın arasına girmişti. Atatürk, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra da, devrimlere başlarken, savaş alanlarında kazanılmış üniformasını sırtından çıkarmıştı.
Türk Büyükleri
1 Kasım 1922 Saltanat kaldırıldı. 3 Mart 1924 Halifelik kaldırıldı. 17 Şubat 1926 Medeni Kanun kabul edildi .
Sayfa 13 - Nokta Kitap
İtiraflar Başladı mı nedense ihanet saltanat kurar
Reklam
Allah-u Teâlâ, bu şehri imam mehdi'nin zuhuruna, İsa aleyhisselam'ın nüzulüne dek Osmanlıların ve İslam'ın saltanat merkezi kılsın. Hükümdarlıklarını ilelebet daim kılsın ve bütün dünyayı onların mülkü haline getirsin. İslam'ı ve İslam dini mensuplarını onların yönetimleriyle güçlü ve aziz kılsın. Amin.
Sayfa 58 - Ümmülkura YayıneviKitabı okuyor
1136 Ulu Belinde çok zamânlardan beri Mirzâlar arasında zuhûr eden ihtilâf tamâmen kendini gösterdi. Şöyle ki: O senesi (Er Mirzâ Aga) bin İnâyetşah, Argın Begi olan Ahmed Şâh bin Bahâdır Şâh Begin kızıyla akd-i nikâh etdi. Halbûki Sübhân Agazâde Murâd Şâh Aganın oglu (Kutlu Şâh) Mirzâ mukaddemen müşârunileyhe kıza namzedligini bildirmiş ve o
Oysa çocuklar isa'nın birer suretidir: "ilahi saltanat onlarındır " İsa bizlere onları sevmemizi, saymamızı buyurdu, onlar geleceğin insanlığıdır...
Sayfa 411 - İş bankası kültür yayınları
Aklı Kemal alıntı
Atatürk'ün 1906 yıllarında Bulgar Türkoğlu Manolof'a yıllar sonra yapacağı devrimleri tek tek sıralayarak gelecekte çağdaş bir Türkiye kurmaktan söz etmiştir: Bir gün gelecek, ben hayal sandığınız bütün bu devrimleri yapacağım. Mensup olduğum ulus bana inanacaktır... Bu ulus gerçeği görünce arkasından duraksamasız yürür, dava uğrunda ölmesini bilir. Saltanat yıkılmalıdır. Devlet yapısı türdeş bir öğeye dayanmalıdır. Din ve devlet birbirinden ayrılmalı. Doğu uygarlığından benliğimizi ayırarak Batı uygarlığına aktarılmalıyız. Batı uygarlığına engel olan Arap yazısını atarak Latin kökünden bir alfabe seçmeliyiz... İnanınız ki bunların hepsi bir gün olacaktır.
Sayfa 107 - İnkılap yayıneviKitabı okudu
Reklam
Devletimizin, milletimizin başına gelen en büyük felaketler, Avrupa sermayesi yüzündendir, Avrupa sermayesinin duhûlünden (girişinden) itibarendir ki saltanat-ı Osmaniye (Osmanlı saltanatı), pek sür'atle inhilale (dağılmaya) yüz tutmuş, inkıraz (borçlanma) uçurumuna doğru dev adımlarıyla yürümeye başlamıştır.
“Bir kaçış, ne saltanat! Kaçmak, sevgiliden kaçmak, sevilmek için kaçmak, fakat kaçabilmek. Ben kaçabilir miyim?"
İngiliz yetkililer ile sultan Vahdettin'in görüşmesinden sonra
"General Milne'in görüşüne katılmıştım. O görüşmeden sonra Sultan Vahdettin'i daha sıkı kontrol altına almam gerektiğini anladım ve sarayın etrafına tel örgü çevirttim. Tek bir çıkış kapısı bıraktım, nöbetçileri arttırdım. Sonraki günlerde kesin kanıya sahip oldum. Sultan Vahdettin, Anadolu'ya kaçacaktı. Bir fırsatını bulduğunda Küçük As- ya'ya geçecek ve milliyetçi direnişi örgütlemeye çalışacaktı. Buna milliyetçilerin nasıl bir yanıt vereceklerini araştırmaya koyuldum. Gelen haberler İngiliz politikası yönünden pek de iç açıcı değildi..." İşte bu yüzden engellendi. Anadolu'ya geçmesi istenmedi. Çünkü o takdirde İngiliz oyunu bozulacak, saltanat ve hilafet kaldırılamayacaktı. Sarayın etrafına tel örgü çektiler. Bunu bile bile "Vahdettin, neden Anadolu'ya geçmedi?" diye hâlâ soracak insan var mı?
Bu inanca karşıt fikir ve görüş ortaya koyacakların vay haline!!!
Ulus ve ordu, padişah ve halifenin ihanetinden haberi olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunanlara karşı, yüzyılların kökleştirdiği dinsel ve geleneksel bağlarla içten gelerek boyun eğmekte ve sadık. Ulus ve ordu bir yandan kurtuluş yolunu düşünürken bir yandan da yüzyıllardır süregelen bu alışkanlığın güdüsüyle kendinden önce, yüce halifet ve saltanat makamının kurtarılmasını ve dolunulmazlığını düşünüyor. Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavramak yeteneğinde değil... Bu inanca karşıt fikir ve görüş ortaya koyacakların vay haline! Derhal dinsiz, vatansız, hain ve dışlanmış kişi olur...
O gece düğüne giren Sarraf Baba padişahın yaşlı yorgun ve kırık kalbine teselli vermişti anlamadığı şey ise yaşlı adamın genç şehzadeye gülümseyerek aldırma para kazanmak zor bir şey değildir yine kazanırız demesiydi iyi ama Sarraf ölmüştü öbür dünyada mı kazanacaklardı parayı şimdi böyle konuşması acaba kendi ölümünün de yaklaştığını belirten bir işaret miydi ölecek miydi yoksa ölüyor muydun ölüyor muydu Nihayet gelmiş miydi kelime-i şehadet getirmeye başladı odanın karanlığından Azrail'in gölgesini görür gibi oldu o iptali Doktor iyi bakmıyordu ona kim bilir ne yanlış şeyler yaptırıyor ne hatalı ilaçlar veriyordu dinle de olsa düşmandı çocukluğundan beri Saltanat düşmanlığıyla yıkanmıştı
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.