Özelleştirme bazen işe yarar fakat özellikle gerekli düzenleyici ve denetleyici kapasiteye sahip olmayan gelişmekte olan ülkelerde, bir felaket reçetesi hâline gelebilir.
Komünistler kısıtlanmamış rekabetin toplumsal israfa yol açacağını söylemekte haklı olabilirlerdi. Fakat merkezi planlama ve her alanda devlet mülkiyeti vasıtasyla rekabeti tümüyle baskı altına almanın kendisi de ekonomik dinamizmi yok ederek çok büyük maliyetlerle sonuçlandı. Komünizmde rekabetin bulunmayış ve yukarıdan aşağıya aşını denetim konformizmi, bürokrasiyi ve çürümeyi de besledi.
Maalesef, tarihin başka bir dersi de şudur:
Zengin ülkelerin fakir ülkeleri serbest piyasa ve serbest ticaret politikalarına zorlayarak, kendilerinin yukarı tırmanmalarını sağlayan ‘merdiveni itmişlerdir’.
Hong Kong, Afyon Savaşı'nı izleyen Nanking Anlaşması’ndan sonra 1842'de bir İngiliz sömürgesi oldu. Bu, 19'uncu yüzyıl emperyalizmi ölçülerine göre bile özellikle utanç verici bir olaydı. İngilizlerin artan çay tüketimi Çin'le çok büyük bir ticaret açığı yaratmıştı. Bu açığı kapamak için çaresiz bir girişimde bulunan İngiltere, Hindistan'da üretilen afyonu Çin'e ihraç etmeye başladı. Çin'de afyonun yasadışı oluşuna dair ayrıntının, soylu hesapları denkleştirme hedefinin önünü tıkamasına elbette izin verilmemeliydi. 1841'de Çinli görevliler yasadışı bir afyon kargosuna el koyduklarında İngiliz hükümeye sorunu tek seferde kökünden çözecek bir bahane elde etmişti. Bu gerekçeyle İngiltere Çin'e savaş ilan etti. Savaşta ağır bir yenilgiye uğrayan Çin, Hong Kong'u İngiltere’ye kiralayıp gümrük tarifelerini belirleme hakkını yitirmesine yol açan Nanking Anlaşması'nı imzalamaya zorlandı.
Sonuçta kendi kendisini 'liberal' dünyanın lideri ilan eden bir ülke, yasadışı uyuşturucu ticaretinde yoluna çıkan başka bir ülkeye savaş ilan ediyordu. Gerçek şuydu ki İngiltere hegemonyası altında 1870-1913 arasında; malların, insanların ve paranın serbest dolaşımı imkânı (küreselleşmenin ilk perdesi) piyasa güçlerinden ziyade askeri araçlarla sağlandı.
Hong Kong demokrasisinin Çin Komünist Partisi’nin yönetimi altındaki durumuna dair kaygı duyuyordu.
Oysa kimse Hong Kong’un İngilizlerin eline ilk nasıl geçtiğini hatırlıyor görünmüyor.
19. yüzyıl çalkantılı bir dönemdi ve yüzyılın ortasında Komünist Manifesto'nun yayınlanması bu genel karışıklığa değiniyor. Bilhassa, Manifesto'yu anlamak için üç sosyal bağlam önemlidir: endüstriyel kapitalizmin büyümesi ve entelektüel bir ayaklanma döneminde meydana gelen 18. yüzyıl aydınlanma dönemi devrimlerinin sınırlamaları,