Rönesans, bir kültür hadisesi olmaktan daha çok, kapitalizmle sömürgeciliğin eş zamanda doğmaları hadisesidir. Kapitalizmle sömürgecilik iç içe ve sarmaş dolaş haldedir. İkisi de kültür planında, git gide Allah'a karşı kayıtsız bir tavır takınan ferdin güç gösterisinin övülüp yüceltilmesini esas alır. İkisi de hikmetten (bilgelikten) koparılan bilimi, tabiat ve insanlar üzerinde hakimiyet kurma ihtirasının kölesi yapar.
Çok sayıda çeşidi vardır gülmenin, her biri insana başka bir biçimde dokunabilir, o gülüşün hangi duyguyla karıştığına bağlı olarak: neşe, öfke, sevgi, nefret, kıskançlık, alay, zafer vs. Gülmek asla her daim sevinçle özdeşleştirilemez, ümitsizlikle de sarmaş dolaş olabilir. Sarkastik tutumla birleşmesi nadir görülen bir hal değildir, "kötü kötü gülmek" denir buna; o gülüşü işitenlerin sırtından bir ürperti geçer. Bu da gülmenin, öteden beri gaddarlığın da bir biçimi olduğunu hatırlatır, kendisine bir defa gülünmüş olan herkes bilir bunu. Muhatabına acıtarak dokunan eleştirinin küçümseyici, alaycı gülüşünde bunun bir çınlaması işitilir.
Kimi yaralar kabuk bağlamaz, kanamaya devam eder içten içe, içli içli...
(...)
Biz ne ara bu kadar yalnızlığa sürükledik kendimizi?
Biz kendimize ne yaptık da kendimizi bu kadar yalnız kalmakla cezalandırdık?
...
Gülü pembe, göğü mavi kılan,
Yere çekim, suya da kaldırma gücünü veren,
Ana rahmine cenin,
Gecenin ortasına dolunayı asılı tutan,
Karanlığı ve şafağı sarmaş dolaş kavuşturan,
Alemi Adem'e, Adem'i kendine var eden kudret,
benim için de en iyisini düşünmüştür.
Anadilinde konuşmak, anayla sarmaş dolaş olmak demektir, onun şefkatli kollarında olmak gibidir. İnsan başka diller öğrenebilir, o dillerde meramını anlatabilir, hatta bunu mükemmel de yapabilir ama yine de derin bir duygunun ifadesi ancak onunla ete kemiğe bürünür. Canınız çok yandığında ya da mutluluğun şahikasında dolaştığınızda, annenizden öğrendiğiniz kelimelerden başkası sizin hislerinizi tam olarak yansıtamaz. Kendi dilinin gurbetine düşmüş, düşürülmüş bir insan, tesadüfen o dilde konuşan birine rastladığında, o kişi bir yabancı bile olsa yurdundan toprağına kavuşmuşçasına sevinir, hasrestle dinler başka kulaklara tuhaf gelen o sesleri.
Aşk ise her zaman olduğu gibi, doludizgindi ve ölüme meydan okuyordu. Saçakların altına sığınan gencecik insanlar çoğu kez, sarmaş dolaş, el eleydiler.
"Akdeniz'in nisan geceleri de bir başka oluyor. Deniz kokan nemli, ılık bir meltem, portakal çiçeklerinin o mis kokusuyla sarmaş dolaş olunca insan sanki büyüleniyor."
Ama sağlam insan, nasıl cenneti de verseler
Dinlemezse aşağılık cümbüşlerin çağrısını,
Çürük insan, meleklerle sarmaş dolaş da olsa
Bıkar göklerdeki yatağından,
Can atar iğrenç pisliklere...