Türkiye dünyanın bir parçası asla değildi. Ya neydi? Türkiye yegane aidiyetleri birbirlerine olan Türklerin parçasıydı. Türkiye kimin idiyse, Türk de o idi. İbadet de gizli, kabahat de diyorlardı. Gavur olmayı reddeden herkes Türktü.
Para yüzünden insanların haysiyet ve şahsiyete bigâne kalmaları hastalıklı bir ortam doğurur. Şiir bu ortama deva vasfıyla girer. Her insan âbâd olmanın ve şifa bulmanın yolunu bir başına ve hususen seçecektir. Kıymetten, irtibattan ve itimattan ne anladığını kendi bilir.
Ne demişti Baudelaire? "Ekmek yemeden üç gün hayatta kalabilirsiniz; şiirden mahrum kalarak bir gün bile yaşayabilmeniz imkânsız ve bunun aksini herkim iddia ederse hata içindedir: Hataya düşenlere [kendini bilmezler] denir.
“Biz” denildiğinde Türk topraklarında Türk’ten başkasını arasan da bulamazsın. Türkiye’de kendine Türklükten başka asıl izafe edenlerin Dünya sistemi tarafından Türkiye’yi haritadan silmek üzere görevlendirildiği gerçeğini planı aksatmak istemeyenler ustalıkla saklıyor.
Bir şeyin doğrusunu, doğru olanın ne olduğunu, hak bilinenin neye taalluk ettiğini Müslüman(lar)/Türk(ler) bilmiyorsa başka hiç kimse bilmiyordur. Doğru, hak söz söylenmişse doğru kişiden, Türk'ten sadır olduğu nispette söylenmiştir. Hakkı dile getirmeğe gücü yetenler sadece haklı olanlar, ahlâk töresine sahip çıkanlar, Türk olanlardır. Ulema diye adlandırılan zümre "medeniyet meşalesi" Avrupalı batılıların eline geçti zannına kapılarak Türklere olan ihanetini pekiştirmiştir.