Kırmamız gereken bilgi kalıplarından ilki, Avrupa Ortaçağı'nın büsbütün dini otoritenin ve düşüncenin hâkim olduğu bir dönem olarak görmek ve işlemek. Hatta bu çağın karanlık, yoz, neredeyse distopik bir çağ olduğuna inanmak. Söz gelimi, okullarımızda ilköğretimden itibaren tekrarlanıp duran "Skolastik Düşünce" oldukçe verimli ve bilimin temellerini atmış bir düşünce yöntemidir. Skolastik düşünce özgür iradeyi kısıtlamaz, kilisenin dediğim dedik tavrının tespit ve dogmalarından ibaret değildir; tam aksine kilisenin dediğim dedikliğinin yetmediğini gören ve antik felsefe ile çağdaş gözlemleri dinî dogmalarla uyuşturmaya çalışan bir metottur. Bilim oradan neşet etmiştir, felsefe de öyle.
(Bedenin güzelliği tümüyle deridedir. İnsanlar derinin altındakileri görebilseler, ki Boethia'da vaşakların görebildiği söylenir, kadınlann görünüşünü mide bulandırıcı bulurlardı. Kadının cazibesi sümüksü maddelerden ve kandan, sıvılardan ve safradan ibarettir. Burun deliklerinin, boğazın ve karnın içindekileri düşünün: sadece pislik... Kusmuğa ve dışkıya parmak uçlarımızla bile dokunamadığımız halde, pislik torbasına sarılmayı nasıl arzu edebiliyoruz?”
Reklam
Türk reformcular, dini, Batı örneğinde olduğu gibi, ilerleme ve aydınlanmanın önündeki en büyük engel olarak görmüşlerdir. Darwinizm, Osmanlı entelektüel hayatına böyle bir atmosferde girmiş ve kısa sürede Osmanlı'daki modernleşme tartışmalarının önemli bir parçası olmayı başarmıştır. Öyle ki Darwin, seküler Osmanlı aydınlan için, bilimin ve doğruluğun sözcüsü, gençleri uyandıracak bir önderdir. Darwin'i reddedenlerse Orta Çağ'da hapsolmaya mahkûmdur.
İslam'ın fikri mirası, içinde yaşadığımız çağın meydan okumalarına maruz kalan Müslümanlara güç vermeli, güven hissi aşılamalıdır. Bugün ateistlerin ve seküler düşüncenin ortaya attığı sözde yeni itirazlara, İslam'ın klasik dönem alimleri tarafından zaten cevaplar verildi. Bu açıdan bakarsak, Müslümanlar, devlerin omuzlarında yükselmiş durumdalar. Müslümanların tek meselesi o zengin ilim mirasına ulaşmak ve [aslını bozmadan, sabitelerden ve esaslardan ödün vermeden] içinde yaşanılan çağ dikkate alınarak, tatbik edilebilir ve karşılık bulacak bir dil kullanmak olmalıdır.
İnsanın kendine uyanması ve mutlu yaşaması için ruhunu yükseltmesi gerekir. Ruhunu yükseltmek, Hıristiyanlıktan Hinduizm'e, Museviliklten Taoizm'e, İslam'dan Buduizm'e dek dünyanın tüm manevi geleneklerinin bizi davet ettiği bir benlik çalışmasının meyvesidir. Seküler inançlar da aynı çağrıda bulunur. Antik Çağ'dan beri bilgeliğe ve iyi yaşama giden yolu arayan filozofların da tüm amacı budur. İnsanın benliği üzerinde yürüttüğü bu çalışma, düşüncelerini ve niyetlerini netleştirerek, korkularından kurtularak, dürtülerini kontrol altına alarak, içindeki şefkat ve sevgi duygusunu, kendine, diğerlerine ve yaşama dair sevgisini geliştirerek vicdanını yükseltmeyi amaçlar. Bu benlik çalışması büyük bir titizlik isteyen, zorlu bir iştir. Neden mi? Çünkü kendimizi korkularımıza teslim etmemiz kendimize güven kazanmamızdan daima daha kolaydır. Çünkü başkalarının bize olan bakışlarına tabi olmamız, onlardan kurtulmamızdan daima daha kolaydır. Çünkü yargılamak anlamaktan daima daha kolaydır. Çünkü temel dürtülerimizin peşinden gitmemiz onlardan bağımsız hareket edebilmemizden daima daha kolaydır. Çünkü aşağı çekilmemize izin vermemiz, vicdanımızı yükseltmemizden daima daha kolaydır.
Genel geçer sekülerleşme kuramından yola çıkarak öngörebileceğimiz gelecekte, din giderek küçülür. Elbette artık kimseye eski rasyonalist Ateistler kuşağı gibi dinin tamamen yok olmasını, yerini bilime bırakmasını beklemiyor. Günümüzde çoğu ateist belirli düzeyde "irrasyonelliğin" veya en azından bilime karşı ilgisizliğin hep olacağını ve tuhaf fikirleri savunan birilerinin hep çıkacağını kabul eder.
Reklam
Charles Peguy;
Hayatın gerçekliğindeki zorlu taraf yalnızca iyilikle kötülüğün yan yanalığı değildir; daha çok onların iç içeliğidir, birbirlerini içermeleridir, birbirlerini beslemeleridir ve zaman zaman tuhaf ve gizemli bir şekilde birbirlerine benzer görünmeleridir.
Tanrı'nın bizim tarafımızda olduğu, bizim düzenimizi kutsadığı inancı şovenizmin en güçlü kaynaklarından biridir. Şiddet konusunda verimli bir esin kaynağı olabilir. Çünkü düşmanlarımız Tanrı'nın düşmanlarıdır ve bunlarla elimizden gelen her şekilde savaşmalıyızdır.
Gibi / Öykü
Üzerinde duş başlığı ve gideri olan metal bir lavaboydu artık teneşir, ürkütücü ya da dini boyutundan böylece azade, çağ içindeki hemen her şey gibi seküler ve pratik, soğukluğu baki.
Sayfa 54 - Yapı Kredi
“Ve en iyinin yozlaşması en kötüsüdür.“ (Corruptio optimi pessima.)
353 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.