Acıyı tatmak için farkındalığa, acıya kendimizi açacak kadar güvende hissetmek içinse öz şevkate ihtiyacımız var. Farkındalık kendini "Şu anda deneyimlediğim nedir?" cümlesi ile ifade ederken öz şefkat "Şu anda bunu deneyimlerken kendime nasıl destek olabilirim?" cümlesiyle vücut buluyor.
Kendimizi bir şey adadığımızda ondan çok şey bekleriz ve hayal kırıklığı kaçınılmazdır. Hayatınızı kendimiz için yaşamaya başladığınızda eşinizden ya da çocuklarınıza bir şey beklemeyeceksiniz. Kendi ihtiyaçlarınızı kendiniz karşılıyor olacaksınız ve başınıza gelen olumsuzluklara karşı direnciniz artacak.
Eleştirmesinin, kendi eksikliğini karşısındakine yansıtmak olduğunu öğrendiğinde, yaşamı tümden değişti. Kendini eksikleriyle, olduğu gibi kabul etmesi, başkalarına karşı hoşgörülü olmasına yol açtı.
Kötü olan benmerkezciliktir, bencillik değil. Benmerkezcilikte, sadece kendi ihtiyaçlarını düşünür, hiç kimseyi önemsemezsiniz. Oysa bencillikte "Önce Ben" kuralı vardır. İnsanlara, bizden artanı vermemiz demektir, kendi ihtiyacımızı değil.
Doyumlu bir yaşamın şartı: ÖNCE BEN kuralıdır. ÖNCE BEN, hep ben demek değil, "Önce benim ihtiyaçlarım, sonra seninkiler" demektir. Çünkü ben olmadan biz olmak imkansızdır.
Ünlü yazar Thomas Mann, "Yeryüzünde kişinin kavuşabileceği en büyük mutluluk, kendi kendinden hoşnut olmasıdır." diyor. Buna ikinci bir şey ekleyecek olursak: "Olmuş olanı olduğu gibi kabullenmek." diyebiliriz.