Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

selimsu

Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, iste asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar. Ben seni ne kadar sevdiğimi başka kadınları gördüğüm zaman anlıyorum.
Sayfa 4 - SüreyyaKitabı okudu
Reklam
Onun boş zevklere müptela, maceralara meyilli tabiatı bunlarla anlaştığı için artık ikinci karakteri olmuş, şimdi kendisinde huzur ve şefkate, gölgeye, büyüklük ve şiire istekli bir karakter uyanmaya başlamıştı. En memnun olduğu anında bile ruhundaki eksiklik duygusu bir başka ihtiyaçla dağlanıyor, şimdi zannediyordu ki bu ihtiyaç ancak böyle sıcak bir sevgiyle, böyle dostane, kardeşçe bir vefayla tatmin edilecek...
Sayfa 25 - NecipKitabı okudu
Uzun müddet hastalığa direndikten sonra şimdi Suat'ın önünde yeniden hücum eden bir kararsızlık, bir yorgunluk, bir oracıkta eriyip ölüvermek arzusu yükseliyordu. Onu o kadar istemiş, o kadar aramış, o kadar beklemişti, onunla o kadar meşgul olmuştu ki şimdi gelirse mesut olacağım zannetmişti; fakat işte o geldiği halde nasıl tedavisi imkânsız bir dertle harap ve bedbaht olduğunu tekrar hissetmekten dolayı ümitsizliğe boğulmuştu. Ateşli saatlerinin aydınlk perisi, ateşler içindeki karanlığının teselli ışığı olan Suat, orada, o bütün hastalığında silik gölge gibi gördüğü, sadece saçları, gözleriyle gördüğü vücuduyla Suat işte oradaydı; onu beklemiş, sonsuz beklemiş, o yanında yokken ölmekten korkarak beklemişti. Son defa bir daha görüp, "Ah güzelsin, yücesin, bana hayatı sen sevdirdin, meleksin" deyip ölmek için ne kadar istemişti.
Sayfa 121 - NecipKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ve sefil, kendisi bunu bir saadet, hatta bazen bir aşk görüyordu, öyle mi? Sonra, yarın, evet yarın bunu bile bırakmak gerekecekti. Bunu bile bırakacak, bu gözlerin temiz ufkundan uzak, bu hayatın tatlı havasından uzak, yalnız, bedbaht, evet yalnız ve bedbaht yaşayacaktı. Sonra da buna saadet diyordu, öyle mi?
Sayfa 130 - NecipKitabı okudu
O kadar müstesna ve muhteşem gördüğü, öyle olması için her şeyi yaptığı bu ilişkinin de basit, her günkü aşklar gibi olduğunu kabul etmek mecburiyetiyle isyan ederek başını duvarlara çarpmak, emellerinin bu rezil tükenişinde hazır bulunmak istiyordu. Ah, hayatından ne kadar tiksiniyordu, onun hiçbir zerresinde sevilecek, büyük, muhterem bir şey görmüyordu. Köpek gibi başlamış, köpek gibi yaşamış ve köpekler gibi şimdi sürünmeye mahkum olmuştu...
Sayfa 219 - SuatKitabı okudu
Reklam
Rilke'nin bir şiiri şöyle bitiyor: "Yalnız olan yalnız kalır uzun zaman, / uyanır, okur, uzun mektuplar yazar / ve yapraklar savrulurken caddelerde / tedirginlikle dolaşır durur." Her ne kadar nisan ayında olduğumuz için yapraklar savrulmuyorsa da şu halimin daha iyi bir tarifini kendim bulamazdım.
Sayfa 25 - AliceKitabı okudu
İncinmekten çok korkuyorum -acının kendisinden değil, acıyı kaldırırım, ama acı çekmenin, buna açık olmanın gururumu kırmasından korkuyorum. Çok fena tutuldum bu çocuğa, ne zaman bana ilgi gösterse heyecanlanıp şapşallaşıyorum. İşte yine her şeyin ortasında, dünyanın hali ortadayken, soyumuzun tükenmesi olasılığıyla karşı karşıyayken oturmuş seks ve arkadaşlık hakkında bir e-posta yazıyorum. Uğruna yaşayacak başka ne var?
Sayfa 136 - AliceKitabı okudu
Eskiden bizim yaşımızdaki insanlar evlenir, çocuk sahibi olur ve ilişki yaşarlarmış; bugünse otuz yaşında ve hâlâ bekâr, hiç görmediği ev arkadaşlarıyla yaşayan insanlar olduk hepimiz. Klasik evlilik elbette işlevini yerine getirmiyor ve neredeyse her örneği şu ya da bu şekilde hüsranla sonuçlanıyordu ama her şeye rağmen bir teşebbüstü, yaşamın olasılıklarına karşı koyulmuş hazin ve steril bir ipotek değildi. Tek başımıza yaşar, cinsel münasebetten uzak durur, kişisel sınırlarımızı dikkatle denetleyerek korursak elbette birçok sorundan yakayı kurtarırız ama geride hayatı ama değer yaşamaya kılan neredeyse hiçbir bırakmamış oluruz. Eski birliktelik biçimleri yanlıştı -öyleydiler!- ve eski hataları tekrarlamak istemediğimiz de söylenebilir, istemiyorduk gerçekten de. Ama bizi hapseden duvarları yıktığımızda yerine ne koymayı planlıyorduk? O zorlama heteroseksüel tekeşliliği savunacak değilim ama en azından en bir şeyler yapmanın, hayata göğüs germenin bir yoluydu. Şimdi elimizde ne var? Ne koyabildik yerine? Hiçbir şey.
Sayfa 182 - AliceKitabı okudu
Peki odanın sessizliğinde ve ıssızlığında döşemelere eğilip diz çökerse, dua mı etmektedir? Ediyorsa ne için? Bencil arzulardan kurtulmak için mi- belki. Belki de yatağa dirseklerini dayamış, avuçlarını birleştirmişken yalnızca şunu düşünüyordur: Ne istiyorsun benden? Yalvarırım Tanrım, göster bana ne istediğini.
Sayfa 269 - SimonKitabı okudu
Manastıra kapanmayacağımı söylememe herhalde gerek yok, hatta Katolik bile değilim, bildiğim kadarıyla. Doğru ya da yanlış, her şeyin ardında bir şeyin var olduğunu hissediyorum sadece. Bir kişi bir başkasını öldürdüğünde ya da incittiğinde orada "bir şey" vardır - öyle değil mi? Boşluğun içerisinde uçuşan ve farklı biçimler alan atomlardan ibaret değil. Nasıl açıklasam bilmiyorum aslında. Fakat başkalarını kendi çıkarlarımız için bile olsa incitmemenin önemli olduğunu hissediyorum.
Sayfa 317 - AliceKitabı okudu
Reklam
İşte bu sebeplerle iki tarafa da ilerleyemiyordum, çakılıp kalmıştım. Hani kendini iyi hissetmediğinde öğle uykusuna yatarsın da gözlerini açıp etrafını görebilsen de elin ayağın bir türlü kalkmaz ya, içten içe öyle bir eziyet çekiyordum ben de.
Sayfa 275Kitabı okudu
"Kısaca, ben 'Aferin'i hak ettiğini düşünüyorum. Bildiğin gibi ben hastayım. Kışın seninle görüştüğümüzde herhalde üç dört aylık ömrüm var, diye düşünüyordum. Ne mutlu ki bugüne kadar geldim. Hareketlerim çok kısıtlanmadan hem de. Şimdi de sen mezun olup geldin. İşte bu yüzden sevinçliyim. Çok çalışıp çabalayan oğlunun kişinin ölümünden sonra mezun olmasındansa onun sağlığında okulunu bitirmesi, her anne babanın mutluluk sebebidir. Büyük hedeflerin olduğundan senin açından bakınca, 'Sadece üniversite mezuniyeti; aferin, aferin denilecek, muhteşem bir sey değil kesinlikle' gibi görünebilir. Oysa benim açımdan bakıver bir, durduğun yeri bir parça değiştirip. Yani mezuniyet senin için değilse bile benim için 'Aferin'i hak ediyor. Anladın mı mı şimdi?"
Sayfa 118Kitabı okudu
"Sonunda dayanamayıp ona sordum: Benim hatam varsa, çekinmeden söyle lütfen, düzeltebileceğim bir kusur ise düzeltirim' dedim. O da 'Senin kusurun falan yok. Kusur sadece bende' dedi. Bunu duyunca kahroldum, elimde olmaksızın gözyaşlarına boğuldum. Kendi kusurlarımı duymak için her şeyi verirdim."
Gerçekten de Hocam'ın sizden nefret ettiğini mi söylüyorsunuz? "Benden nefret ettiğini düşünmüyorum. Nefret etmesi için bir sebep yok. Fakat o, dünyadan nefret ediyor işte. Aslında dünyadan da değil, bu aralar insanlardan nefret eder oldu. Ben de o insanlardan biriyken, beni sevmesini beklemek anlamsız değil mi?" Hanımefendinin "benden nefret ediyor" derken neyi kastettiğini sonunda kavramıştım.
İlk gençlik yıllarının kadınlara karşı uçmaya hazır bir hayalpereste açtığı lacivert aşk ufuklarindan sonra muvaffakiyetlerin, bu her yaştan, her zevkten, aşktan ibaret muvaffakiyetlerin verdiği derin usanç hissi kalbini harap eden yegâne hastalıktı. Hiçbir bağını hatırlamıyordu ki kendisine acı bir pişmanlık, tedavisi imkânsız yaralar vermeden geçmiş olsun. Bütün sahip olduğu kadınlarda aradığını bulamamak, nefret ettiği şeylere rast gelmek, umulmadık yeni kederlerle yaralanmak.. Bunlar bir zaman o kadar sıcak ve gençlikle dolu olan kalbine, emellerinin sınırsızlığına bir kuraklık, bir hastalık, bir bitkinlik getirmişti.
Sayfa 10 - macitKitabı okudu
Genç kız başını sallayarak mukabele etti: Oh, bu başka bahis... Buraya gelince bütün gençlik yaralı oluyor. Bunlar ruhun öyle derin yaraları ki tedavi edilemez olmalarında vahşi bir lezzet var... Iyileşmelerinde bir acılık duyulur. Hele ben, bilmem sizi ne kadar şaşırtacağım, fakat itiraf etmek hoşuma gidiyor: Mesela bazı zamanlarım olur ki bütün emellerime kavuşmaktan ileri gelen zevklerden mustarip olurum. Isterim ki emellerim benim için imkânsız kalsın. Ömrüm bütün bu yakalama arzusunun acılığıyla geçsin. Bilir misiniz, bazen kendim için nasıl bir hayat hayal ediyorum? Kısa, kısa bir hayat. Aman Yarabbi, o kadar kısa ki arkamdan ağlayacaklar bulunacağını farz etsem "Daha yirmi yaşında!" diye feryada mecbur olsunlar. Fakat bu hayatta ya emelime kavuşamamaktan dolayı bir ölümle sönmek yahut mesutken ölmek. O kadar ki ölüm beni kucağına çektiği zaman vücudum hâlâ bu saadetin üirperişiyle tir tir titresin.
Sayfa 24 - sermetKitabı okudu