"İstemek" dedi ölçülü bir sesle, “ilginç bir sözcüktür. Yoksunluğu anlatır. Bazen o boşluğu başka bir şeyle doldururuz ve ilk baştaki istek bütünüyle kaybolur. Belki de senin sorunun istemek değil, yoksun olmak. Belki de cidden yaşamak istediğin bir hayat var."
"Bütün ömrümce dişleri sökülmüş olarak yaşadım," diye düşündü. "Evet, dişleri sökülmüş. Asla ısırmadım, bekledim, bekliyor ve kendimi hep daha sonra gelecek günlere saklıyordum ve şimdi, birden gördüm ki hiç dişim kalmamış. Ne yapmalı şimdi?”
“Özgür olmak! Kendi kendinin nedeni olmak: Benim, çünkü ben olmak istiyorum, diyebilmek! Kendi kendinin başlangıcı olabilmek!" Bunlar içi boş, cafcaflı sözler, okumuşların can sıkıcı, bıktırıcı tekerlemeleriydi.”