Akıl kuşu ne kadar yüksek uçarsa uçsun O'nun doruğuna eremez.
O'nun mahiyetinin derinliğinde binlerce akıl gemisi paramparça olmuş, bir parçası kıyıya çıkamamıştır.
O'nun sahib olduğu bilgi denizine oranla tüm varlıklar denizde bir damla gibidir.
Yeryüzü O'nun bağış ve nimet sofrasıdır.
Herkes bu sofranın çağrılısıdır.
Tarih, sadece sıkıcı bir kronoloji değil; günümüzde bizlere de bir şeyler söyleyen canlı bir organizma. Böyle bakınca, her seyahat, aslında kalın bir cilt kitabı dikkatlice okumak kadar öğretici ve ibretlerle dolu.
İnsanoğlu için travmaların en büyüğü ölümdür. Ölüm söz konusu olunca da ilk akla gelen yine dindir. "Ölüme çare bulunmadıkça din yok olmaz." Kaderimizin son durağı olan, bunun için de hep barışık olmamız gereken bir olgudur ölüm. Mevlana bizi ölümle en doruk noktada barıştırır. "Şeb-i Arus" der kendi ölüm gününe. "Düğün gecesi"dir ölüm onun için. Yar bildiği Allah'ına kavuşacaktır o gün. Sema ayinininde semazenlerin giydiği tennûre adı verilen uzun beyaz giysi, kefeni; yelek, mezarı; sikke adını alan külah ise mezar taşını temsil eder. Hangi felsefe hangi düşünce hangi anlayış insanı ölümle bu kadar anlamlı şekilde barıştırabilir ki?
Harita bilgisi ve coğrafyayı zihinde fiziken canlandırabilmek, modern çağ insanının hızla kaybettiği bir meziyet.
.
Coğrafya algımız, artık telefon ekranlarımızdaki "konum"lardan ibaret.