“Bana berbat bir sürprizler yumağı olmaktan korktuğunu söylemiştin, hatırlıyor musun?… Değilsin. Ama seninle birlikte olmak, muazzam bir manzaranın parçası olmak gibi. Ormandasın sanıyorsun ama bir anda değişiyor, çayıra dönüyor, ya da yağmur ormanına, buz uçurumlarına. Hepsi çok güzel ama bir o kadar da yabancı, elinde harita yok, bir ortamdan diğerine nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamıyorsun, bir sonraki dönüşümün ne zaman olacağını bilemiyorsun, üstünde hiç araç gereç yok. Yürüyorsun sen de, karşına çıkana uyum sağlamaya çalışıyorsun ama ne yapacağına dair en ufak bir fikrin yok, ara ara hatalar yapıyorsun, kötü hatalar. İşte bazen böyle geliyor bana.”
Susuyorlar. “Yani esasında bana diyorsun ki sen Yeni Zelanda’sın.”
Jude’un şaka yaptığını bir saniye sonra anlıyor, anlayınca da rahatlayarak, kederlenerek kahkahayı basıyor, Jude’u kendine çevirerek öpüyor. “Evet” diyor “Evet, Yeni Zelanda’sın sen.”
Sana arzu kapısını açmak zor!
Ümitsiz, sefer yolunu göstermek zor!
Bundan daha zor olan bir işi kimse görmemiştir:
Seninle olmak da zor, olmamak da zor!
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT
Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Gitsem de her yerde biraz vardır
Hatırda zamansız bir plak
Bir otel kapısı, biraz istasyon
Vardır o seninle birlikte olmak
Buluşur çok uzaktan ellerimiz
Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak