Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serap Gençsoy

Serap Gençsoy
@serapgencsoy
21 Mart
214 okur puanı
Eylül 2018 tarihinde katıldı
176 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Fazlaca sorguladığım konular üzerine yazılmış bir kitap olsada dili oldukça karışık, ağır ve dikkat çekici. Baudrillard; İçinde bulunduğumuz güncel durumu" orji sonrası hali" olarak nitelemiş mesela. Modernliğin ve her alandaki özgürlüğün patladığı an. Hiper gerçekçilik kavramını ortaya atan Baudrillad'a göre teknoljiyle birlikte artan her türlü sanal ve sosyal ağların bizi hipnotize ettiği simülasyon evreninde yaşıyoruz artık. Kendiliğinden kopmuş olan insan ötekinin izini sürmektedir. Acı fakat durum bu. Ekranlardan yansıyan bir savaş, katliam ya da cinayetin arkasından dakikalar içinde bir bebek bezi reklamına duyarsızlaştıgımız kadar duyarsız kalabiliyoruz. Baudrillad'a göre "özne" artık yok. Nesne öznenin yerini ele geçirmıştir. Look salt görünüm. Özgürlüğün ve modernliğin patladığı bu noktada özgür iradeden söz etmek güç görünüyor. Kitabı okurken Tanpınar'ın çok sevdiğim iradesine rağmen oldu dediği sözleri anmadan geçemedim. Bize rağmen oluyor bazen... " Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. Hatta dünyaya bakışım, eşyayı görüşüm, insanları anlayışım değişti. Vakıa bunlar bir günde olmadı. Hatta çok güçlükle ve adım adım oldu. Hatta çok defa bana rağmen oldu. Fakat oldu."
Kötülüğün Şeffaflığı
Kötülüğün ŞeffaflığıJean Baudrillard · Ayrıntı Yayınları · 2012486 okunma
Reklam
402 syf.
·
Puan vermedi
·
25 günde okudu
Anlatıcının annesinden iyi geceler öpücüğü beklerken yaşadığı kaygılar, artık yerini genç bir delikanlı da olmasıyla Albertine'e bırakır. Albertine'i kendi evinde yaşamaya ikna eden anlatıcı serinin bu kitabıyla birlikte Marcel ismine de vurgu yapar. Marcel zaafları, kaygıları, korkuları, şüpheleri ve alışkanlıklarıyla aşkın bütün evrelerinden sanrılı bir iz bırakır okuyucuya. Benliğin mahpusluğu, cismen Albertine'de hüküm sürer. Artık "ben" o dur. Nitekim kişi mahpustur, hafızanın sürekli değişen dekoru geçmişi, geleceği ve şimdiyi esareti altına alır. Freud der ki; “İnsan bir şeyden haz alabilmek için o şeyin yokluğunu, ızdırabını tatmaya muhtaç. Açlık gibi, soğuk gibi, yalnızlık gibi. Ama istenen bir kere ele geçti mi verdiği haz yok oluyor. Yani geçici tatminler mümkün ama mutlu bir halde, sürekli kalmak imkansız." Bu durum tamda Marcel'i ifade ediyor. Evet Albertine'in varlığından büyük bir haz alıyor lakin elde ettiği için eski cazibesini de yitiriyor. Buna karşılık aşkı ayakta tutan şeyin "kıskançlık" olduğunu öne sürüyor. Çünkü Marcel kıskandığı zaman o saplantılı aşık rolüne tekrar dönüyor ve bir iç hesaplaşma, yanılma, endişeler ve kaygılar tekrar ele geçiriyor anlatıcıyı ve Albertine'i sevdiğine yeniden hükmediyor. Kitabın sonlarında Dostoyevski ve Tolstoy'a göndermede bulunması, birçok okurun sormuş olduğü soruya Proust'un da yanıtını almış oluyoruz :))
Mahpus
MahpusMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20231,137 okunma
348 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Hadi bakalım Zorba! Aylarca kafamı kurcaladın, seni övsem mi, yersem mi bilemedim :)) Patronla aynı frekansı yakalamış olabilirsin, ama ben patron değilim işte. Zorba"nın Yunanca'da, Türkçe'dekinden çok farklı bir anlamı var. Yaşamdan zevk almasını bilen, güçlü erkek anlamına geliyormuş. #nikoskazancakis in ön sözünde belirttiği gibi ruhunda iz bırakan isimlerden biri de #aleksizorba Ahlak, din, vatan gibi konularda içimi kemiren sorulara tamda hissettiğim gibi bir yanıt aldım lakin kadın konusunda, özellikle de bizim gibi ataerkil bir toplumda kadın olmak başlı başına zor iken, dul kadınlarla ilgili söylemleri beni oldukça rahatsız etti. Kafamda bir yere oturtmak istedim ama henüz o yeri bulmuş değilim :)) Çok beğendiğim tarafları da vardı elbette. #zorbathegreek film müziği olarak bilinen Yunanistan'la bütünleşmiş ezgileri duyupta içinde dans etme arzusu duymayan ruhların özgür olma ihtimali yoktur sanırım. Durum böyleyken ruhun özgürlüğünü kısıtlayan sınırları bir kez daha sorgulamak lazım. Dünyada ki kaygı yüklü öğretiler hepsi hepsi ne için oturup düşünmek gerek.
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202016,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
282 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Albertine kuşkuların, alışkanlığın, bir kadına sahip olma arzusunun, yanı başındayken huzurun ve huzursuzluğun somut kaynağı. Daha önceki kitapta mahpus olan "benlik" Albertine'nin kaybolmasıyla beraber özgürlüğüne mi kavuşuyor ya da ızdırabında eşlik ettiği bir unutuşla, tutsak olan benlik azat olup göklerde mi uçuyor. Muhtemel uçuyor ve anlatıcı; kuş bakışı bir seyirle, hatıraların krokisinde muazzam tespitlere tanık oluyor. Ölümle birlikte somut varlığını yitiren Albertine, anlatıcının zihninde, hafızasında bir müddet daha varlığını sürdürürken nasıl oluyorda zihin başladıği yere, unutarak yada artık acı duymayarak geri dönüyor. Anlatıcının zihninde canlanan ıstıraplar bir müddet daha tazeligini korurken bir şeyi farkettiriyor Proust okuyucuya "insanlara duyduğumuz sevgi, onlar öldüğü için değil biz öldüğümüz için azalır" diyor. Evet belkide her unutuşta ölen bizim kendi benliğimiz. Öyleyse ne çok ölüyoruz bilmeden değil mi? Zihnimizde ufacik bir tılsımla canlanan hatıralar kadar, zorlasakta hatırlayamadığımiz anlarda mevcut. Alışkanlığın yada zamanın artık terkettiği geçmişin bir kısmında karlar yağarken , bir kısmi renklerini bile yitirmemiş tazelikte mevcudiyetini koruyor. Bu kitapta anlatıcının hayatı boyunca gözlemlediği şeylerin zihnin, hafızanın, unutuşun, ölümün, var oluşun, yok oluşun, aristokrasinin, burjuvazinin yanılgılarını çok daha net görüyoruz sanki. Birde maddi itibarlar var ki bu yolda herşey nasılda mübah. En affedilmez kusurların parayla silinip, yok olduğuna da sahit oluyoruz. Bu günümüz şartlarında da böyle. Hepte böyle devam edecek.
Albertine Kayıp
Albertine KayıpMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20202,198 okunma
487 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
Sodom ve Gomarra; eski Ahit'in Tekvin kitabında sözü edilen, bir kavmin yok olduğu günahkar kentlerdir. Proust, bu kentlere ithafen sodomistlerin dağılan parçalarının Paris'te ki varlığını kadın-erkek, erkek-kadın eğilimlerini örtülü bir dille okuyucuya aktarır. "Odysseus bile, başlangıçta Athena'yı taniyamamıştı.Ne var ki, tanrılar
Sodom ve Gomorra
Sodom ve GomorraMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,374 okunma
Reklam
502 syf.
9/10 puan verdi
·
31 günde okudu
" İnsan mutsuz olduğu andan itibaren ahlakçı olur." Ve bu kitapla Proust'la Combrey'den Balbec'e seyahat ederiz. Aristokrasiyi ve burvuvaziyi ironik bir dille eleştiren anlatıcı snobizminde aristokrasi kadar anlaşılmaz olduğuna, dönemin Fransa'sında ki yahudi karşıtlığına (Dreyfus olayına) dikkat çeker. Kitabın isminden mütevellit
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
Çiçek Açmış Genç Kızların GölgesindeMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20212,376 okunma
400 syf.
10/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Zihninize kelimelerle bir resim çizer Proust. Kitapta geçen yer, durum ve şahısların gerçekliğini hissetmenizi kolaylaştırırken, hafızanın gözleri harekete geçer. Kendi kayıp zamanınızı izlersiniz bir taraftan.Boyası çoktan solmuş olan zihninizde keskin çizgiler belirir . O geçmiş zamanın uzak ama dokunsan anmış gibi başlayan resmi canlanır
Swann'ların Tarafı
Swann'ların TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20214,249 okunma
304 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Fransız yazar Muriel Barbery aynı zamanda felsefe profesörü de olunca beklentimi karşılayan güzel bir kitap okumuş oldum. Yarattığı üç karakter üzerinde işlenmiş kitap. Bayan Reneé zenginlerin oturduğu bir apartmanda kapıcılık yapmakta, Palome o apartmanda oturan on iki yaşında bir kız çocuğu ve apartmana sonradan taşınan Japon beyefendi Kakuro Ozu. Hiyerarşik düzeni sorgulatan bu üç karakterin ortak noktası felsefe, sanat ve edebiyat. Bulunduğu konum itibariyle ilgi alanlarını gizlemeye çalışan Madam Michel'in (Reneé) zarif tavırları bay Ozu'nun dikkatinden kaçmaz. Aristokrisinin içinde büyümeye çalışan küçük kız Palome herşeyden tiksinmiştir. Yaptığı eleştirilerle zaman zaman güldürsede ironilerle dolu tespitleriyle çokça düşündürdü. Bu üç karakteri de ayrı ayrı çok sevdim. Hiyerarşik düzenin içinde ki despotluk, yapmacıklı ve içi boş gösterişlerden kopabilmiş üç güzel insanın anlam dolu dostluğu içimi ısıttı. Madam Michel'in dediği gibi " Belki biz hastayız, fazladan dolayı." Görünüşe ve konuma bakıp insanların zekasına ne çabuk karar veriyoruz!..
Kirpinin Zarafeti
Kirpinin ZarafetiMuriel Barbery · Kırmızı Kedi Yayınları · 20207,5bin okunma
331 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
1998 Nobel Edebiyat Ödülü alan Körlük kitabını geçen yıl okumayı çok isterken, okur bir hanfendi kitap hakkında olumsuz hatta etik olmayan öğeler içermesi sebebiyle sansürlenmesi gerektiğini öne sürerek eleştirmişti. Oysa kör bir okurmuş kendileri. Nitekim neden okumayı geciktirdim o yorum üstüne düşünüyorum şu an Okurken irite olduğumuz kısımlar yok değil ama bunları görmezden gelmenin, körlükten ne farkı kalır. Kitabın konusuna gelecek olursak, ülkede beyaz felaket olarak adlandırılan bir körlük salgını başlar. Böylelikle karantinalar, açlık ve çaresizlik ülkenin felaketi olur.Henüz gören devlet yöneticileri totaliter bir rejimle körlerin işini dahada zorlaştırır ve süreç bir noktaya kadar devam eder. Sonrasını mutlaka okumalısınız. Etik değerlerimizin ne ölçüye kadar değer olduğunu, gören gözlerimizin neyi ne kadar gördüğünü yada vicdanımızın nasılda sağır olduğunu, herşeye rağmen insan kalabilmenin erdemlerin en yücesi olduğunu hatırlatacak bir kitap... tavsiye olunur.Son olarak, kitabı okumadan filmi izlemeyin. İzlerken aynı duygular geçmedi bana.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,4bin okunma
432 syf.
·
Puan vermedi
Dr.Josef Breuer ve Filozof Friedrich Nietzsche’nin birbirlerine karşılıklı söz vererek psikoterapinin muhteşem gücünü kullanıp , migren ve ümitsizlik üzerine konuşup tedavi yoluna gitmeleriyle başlayan, diyaloglardaki keskin ve çarpıcı aforizmalarla ruhunuzu masaya yatıracağınız, pesimist duygulardan arınıp daha spirütüel bir bakışla kendi öz varlığınıza farklı perspektiflerden bakacağınız psikoloji dalında müthiş bir kitap. Ne diyordu Sokrates; sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez. Sahip olduklarımızın ne kadar farkındayız yada zaman su gibi akıp giderken, o zamanın ne kadarı bize aitti. Nietzsche’nin göz yaşları ne diyordu.... “Kaderini seç, kaderini sev ( amor Fati)
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,6bin okunma
Reklam
479 syf.
10/10 puan verdi
Kahramanımız Hikmet Benol bir takım ironilerle, oyunla, gerçekle, düşle ve o kendiyle alay eden ha-ha larla düşünmenizi istiyor,kendinden bir çok Hikmetler türetiyor. Hikmet1, Hikmet2, Hikmet3, Hikmet4.... her biri kendine muhalif, her biri kendiyle çelişen anlaşılmayı bekleyen hatta okunmayı isteyen Oğuz Atay’ın ta kendisidir. Modernite ve toplum baskısından kurtulmak için gecekondusunda bir küçük dünya kurar en güvendiği, O’nu en çok anlayan üst komşusu emekli Albay Hüsamettin Tambay’dır ki son görevinide layıkıyla yerine getirerek Hikmet için yapabileceği en son şeyi yapmıştır. Böyle bir gerçekliğe inanmakta dahi şüpheye düşsede Hikmet, oyunun bir parçası değil gerçeği olmuştur Albayım. Hikmet’in sancılarını hisseden, O’nu kelimelerden çok ruhuna yakın hisseden her okur için iyelik ekinin 1. tekil halidir artık anlaşılmıştır. Oğuz-cum Atay. . . “Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van Gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız, beni tanımalısınız...”
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202231,2bin okunma