ben şimdi senin sihirli meşaleni elime almış, yeryüzünde olimpiyat kahramanları gibi koşuyorum, karanlıkları ve siyahlıkları yakıyorum, çadırları ateşe veriyorum, karla kaplı dağlara ve donmuş denizlere ateş atıyorum, geçtiğim her yerde bir nehir akıtıyorum, denizleri harekete geçiriyorum, büyük gecenin bir köşesini ateşe veriyorum. bak, göklerinin yüce damından bir göz at, yeryüzünü gör. her gece bir önceki geceden daha küçük, daha yanık. her gece gecenin bir köşesini yakıyorum, meşalen elimde, olimpiyat kahramanları gibi yeryüzünde koşuyorum, her yeri ateşe veriyorum. artık ateşten korkmuyorum, ateşle oynamaktan çekinmiyorum, yangından kaçmıyorum.
yeryüzünü ateşe vereceğim, geceyi yakacağım, kışı ateşle eriteceğim. çok az vakti var, bu tozlanmış kelebek, gökyüzü mumunun etrafında yirminci turunu tamamlarken her şey son bulacak, ben olmayacağım ve sen ey ateş bağışlayan, olmaycaksın. bana gizlice attığın o ateş, bir müddet mezarlarımın üstünde, ölümümüze ağlayan matemli mumların canından dökülen sessiz ve gamlı laleler içinde yükselecek, sonra solacak ve sonra her üçümüz; ben, sen ve ateş, yokluğa bürüneceğiz.