ellerinde gezdire gezdire çizgileri artık
silinmeye yüz tutmuş bir kapı anahtarı gibi,
anlatacak kimse bulamadığında karşısına oturup
dertleştiğin artık yaşamayan sevgili bir anı gibi.
Bir fotoğraf kalacaksa bizden, biri ona baktığında
bizi birbirimize aşılayan ikiz duyarlığımızı görsün
Sözün örtüsünü açıp eylemi çıkarmak için ışığa
her adımda sınavdan geçiren alınyazımızı görsün
Yıkımın çarkı kırılsın da acıdan arınsın diye dünya
onca çileye sabırla direnip kafa tutmamızı görsün
Boğulan bir çığlık mı var zindan duvarları ardında
kimse duymasa bile bizim duyacağımızı görsün
Sessizliğe bürünse ortalık, herkes susacak olsa
yine de kısılmayan bir sesle konuşan ağzımızı görsün
Biri baktığında sevgilim bizden kalacak o fotoğrafa
her sevinci bir hasatta devşirip yaşadığımızı görsün
Yaşamın ürettiği sevinç ömrümüzün hasadıyla buluşunca
birbirimizin yüzünde bir yıldıza baktığımızı görsün
Bu sevdalı buluşmadan bir görüntü yansırsa yarına
ona bakan yalnız bizi değil, bizde ışıyan o yıldızı görsün
geçmişten bugüne Pir Sultan'ın, Nazım'ın taşıdığı gibi
yaşananı ne zaman duyacak, duyuracak tanıklığınız?
Öyleyse yetmiyor sevgilim aşmaya bu tecriti
yine şiirde kalıyor şiirle haykırdığımız
Duyalım istemiyorlar sürgündeki köyleri
damlar hala yerle bir, ocaklar yıkık
İstemiyorlar kalan külü görmemizi
duman hala tütüyor, bütün tarlalar yanık