Doğrudan büyükanneme hitap eden bir başlığı hatırlıyorum: "Önemsediğini bize göster." Bunun, annemi asla çıkamayacağı bir tünele kovalayacak kadar onu "önemseyen" aynı şeytani insanlardan gelmesi ne hoş.
Aslında bataklıkta büyüyen, beslenen nilüfer çiçeği misali insan da bu zorlukların farkındalığına varıp, her eylemden ders çıkarıp, alınarak büyüyecek, öğrenecek, kemale erecektir.
Çamurlu su doğada kat ettiği yol sayesinde arınır. İnsan yaşamının önüne çıkardıkları sayesinde kemale erer. Sürekli eylem sayesinde en hareketsiz hale kendiliğinden erişilir.
Eğer hayatımızı, kendimizi anda yaratıyorsak, düşüncelerimizin de varoluşumuz üstünde inanılmaz büyük bir yaratım gücü olduğunu düşünürsek zihnimizi meşgul eden her düşünce bizim hücrelerimizin besin kaynağıdır diyebiliriz.
Tabii ki yapılan tüm planlar alabora olmak, bozulmak, yıkılmak, içindi. Yaşamın bizimle bir tür satranç oynama biçimiydi bu. Tam kaybederken kazanmak ya da tam kazanırken kaybetmek hayatin en büyük numaralarından biriydi.