Muazzez Akkaya, "Mona Roza" değil. İstese de olamaz. Olamayacak.
Moza Roza, Sezai Karakoç'un ideal maşuk imgesiydi. Muazzez Akkaya'nın varlığı böyle bir imgeyi taşıyacak kudrette, asalette ve vasıflarda değil. Vasat bir ilham perisi olmaktan öteye gidemeyecek bu yüzden.
Sezai Karakoç, âşk ahlakı, âşk estetiği ve âşk raconunu en iyi bilendi. Sezai Karakoç bu yüzyılın asaleti, sahiciliği, adanışı, yaşayışı, vasat bir imgeye dahi aşkın sadakati ve bütün vasıflarıyla en erişilmez âşığıydı.
Ve bu dünyada, bu yüzyılda hiç kimse, onun âşıklık istidadının binde birine dahi erişemeyecek.
Onun âşkı bu dünyada muhatap bulabilecek bir âşk değildi. O yüzden ait olduğu yerde, erişilmez bir sonsuzlukta ve ancak kendi ruhuna denk hakiki bir muhatabıyla 1 olacak
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Sezai Karakoç