İçindeki çalışma ateşi sönmüş, yerini hüzünlü bir can sıkıntısıyla içe kapalı bir huzursuzluk almıştı. Tek başına dolaşmayı bırakmış, çevresinde insan arar olmuştu.
Burada serinde, gölgede kitap okur, elişi işler veya belki de hepimizin çok iyi bildiğimiz katıksız, güzelliğini ancak sezinleyebildiğimiz, çevremizde ve içimizde durmadan dalga dalga akıp giden yaşamın o sessizliğine bırakırdı kendini.
Söyler misiniz, sözgelimi müzik dinlerken, sevdiğimiz insanlarla güzel bir akşam geçirirken, onlarla sohbet ederken duyduğumuz haz neden daha çok bir yerlerde var olan büyük bir mutluluğun yansımasıymış gibi gelir bize?
Zaman (bilindiği üzere) bazen kuş gibi uçar gider, bazen sümüklüböcek gibi ilerler; ama insanın en çok hoşlandığı, onun çabuk mu, yavaş mı geçtiğini fark etmemesidir.