Bazen kendimi sayfalarca kandırıyorum.İnsanları sevmenin gerekliliğine , hayatın bir anlamı olduğuna dair .Sonra yine tek bir cümle kazanıyor: Öylece kendi halimde olmak!..
Bu kitapta dört kişinin bu soruya vermiş oldukları cevaplara ve zamanda yolculuk yapmalarına tanık oluyoruz. Evet, yanlış okumadınız: Zamanda yolculuk.
Çok heyecan verici değil mi? Bu sorunun cevabını ben de çok düşündüm. Eğer zamanda yolculuk yapabilseydim , yine kendimle buluşurdum . 15 yaşındaki kendimle …
Olaylar , Tokyo’nun ara sokaklarından birinde yalnızca çok dikkatli gözlerin fark edebileceği, bodrum katındaki bir kafede geçiyor.Alışılagelmiş kafelerden biraz daha farklı.Öyle küçük bir kafe ki yalnızca 3 masa ve 6 sandalyesi var. Duvarda ise 3 tane antika saat…
Bu saatlerden sadece biri doğru zamanı gösteriyor.Ama bu kafenin en önemli özelliği müşterilerine zamanda yolculuk yapma imkanını verebilmesi.Ancak zamanda yolculuk yapmak o kadar da kolay değildir.Birtakım kurallara uymak zorundasınız. En önemlisi de kahve soğumadan önce geri dönmelisiniz.Yoksa bazı istenmeyen sonuçlarla karşılaşabilirsiniz.
Kitap toplam 4 bölümden oluşmaktadır.Her bölümde bir karakterin zamanda yolculuk hikâyesini okuyoruz.Okurken onlarla empati yapmak hiç de zor olmuyor.
Kitabın bana göre ana fikri, insan
ilişkilerimizde her zaman şeffaf olmalıyız.İlişkilerimizin çoğunun kopma sebebi aslında birbirimize yeterince şeffaf olmamamız yanlış anlaşılmalarla çoğu zaman sevdiğimiz insanları kaybedebiliyoruz.
Başta ön yargılı davranıp okuduktan sonra çok beğendiğim ve sevdiğim bir kitap oldu , hem çok hüzünlü hem de çok tatlı bir okuma süreciydi. Tavsiye ederim, herkese iyi okumalar.
Dipnot: Kahvenizi almadan okumayınız :))