Sağduyu
Sağduyu...
Yaşama dair aklını kurcalayan ne varsa ; yazarın tecrübeleriyle, edinimleriyle, sorguladıklarıyla üstelik seninle birlikte de düşünebilmek adına alt başlıklarıyla sunduğu,aklı selim insan olma yolunda dönüp dönüp bakmak isteyeceğin ,başvurmak isteyeceğin bir başucu kitabı olmuş...
Felsefe yapmaya davet çıkarmış adeta.
Kendi adıma özümsemek istediğim, dönüp dönüp sindirmek istediğim içeriklerle dolu.
Yazar; yaşamı anlamlandıramayanların onu anlamlandırmaya çalışırken amaç ile aracı karıştırmaması gerekliliğini, insan davranışının (genetikle aktarılan) temelinde yatan bilimsel gerçekleri ve doğada sayısız izini bulacağımız ama bulunmamasının işine gelindiği çıplak gerçekleri, yani gözünün önünde perde olarak tuttuğun metafiziği ,inançları, ideolojileri, sosyal ilişkileri, politikayı anlatırken o perdeyi kaldırıyor; mantıksal çıkarımlar ile.
Hem insana yaraşır sağduyulu bir yaşam sürdürmeyip, hem de bireysel olarak özgürlük ve konuşma hakkı talep edemeyeceğimiz gerçeğini gösteriyor.
Buna hazır mısın?
Beyin olmadan birer et ve kemik yığınıyız. Anlamak ve anlaşılmak istiyoruz. Bu da dilin kullanımından geçiyor.
Doğal olan rastlantısaldır, ideal değil. Tasarım çok da akıllı değil,bu aşikâr ; evrimsel. Varsın ama yokluğundan. Her şey gibi...
SağduyuMustafa Uğur Etike · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 20232 okunma
“Tembelliğimizin iki katı, gururumuzun üç katı, akılsızlığımızın da dört katı kadar vergilendiriliyoruz.”. İnsan kendi iradesi dışında geldiği bu dünyada, ne yazık ki belirlenimci bir ekonomik ve sosyal mücadeleye maruz kalır. “Bir askerin en büyük hakkı yakınmaktır.” lafını duymuşsunuzdur; işte ben de kötü şartlarda yaşayan bir vatandaş için aynı şeyi söylüyorum. Ancak yakındıktan sonra kolları sıvama vakti gelir, zira dertler bitmez ve hatta artarak çoğalır;
fakat bunların ivmesini kesmek ve kalanları da ufalamak bizim elimizdedir.
"Sen eline geçeni topla, koruyabildiğini koru bugünden, Meşhur taş altına çevirir tüm kurşunu çok geçmeden. " der Zavallı Richard. Ve felsefe taşını elde ettiğinizde, kötü zamanlardan veya vergi ödemenin zorluğundan hiç yakınmayacaksınız.
Bilge insanlar, Zavallı Dick’in dediğine göre, başkalarının başına gelenlerden ders çıkarır, ahmaklar ise kendi başlarına gelenlerden bile zar zor bir şeyler öğrenir; zira felix quem faciunt aliena pericula cautum.
Türkiye ve Güney Kore'nin Neoliberalizme Geçiş Süreci
kitapyurdu.com/kitap/biatkar-t...
Gelişim ve gelişememe sebeplerine bu iki ülke üzerinden cevaplar aradığımız bir kitap.
İnovasyona yatırım, katma değerli ürün üretme çabası, kendi mühendislerini yetiştirme ve eğitim programları, günümüzde Kore’nin Brand Finance Global 500 listesinde tam 10 marka ile 10 temsil edilmesini sağlayacaktır.
Türkiye’nin isminin geçmediği bu listede Kore: 2 Bankacılık, 2 gıda, 2 otomobil, 2 teknoloji ve 1 elektrik dağıtım şirketini listeye sokmayı başarmıştır. Peki 85 milyon nüfusu aşmış, coğrafi konumu küresel ticarete ziyadesiyle müsait, kuruluşundan beri sosyalizmin pençesine düşmemiş ve serbest piyasa ekonomisine açılmış Türkiye; 52 milyon nüfuslu, kuruluşundan sonra Türkiye gibi fakir bir tarım ülkesi olarak mücadelesine başlamış, yanı başında iki dev komünist ülke ve kuzey sınırında her an kendisiyle savaşabilecek bir diğer ülke tehlikesi varken Güney Kore, nasıl kişi başı millî gelirini Türkiye’nin 3 katı yapabilmiş, teknoloji üreten girişimcilere ve şirketlere sahip olabilmiştir?
kitapyurdu.com/kitap/sagduyu/6...
“Bilgelik, bilgiyi bulanlara mahsustur denirse, cevabı kesin olmayan sorular için herkes cahil demektir.”
“Aramak özgürlük getiriyorsa, aramızdaki en özgür, en az cevabı olandır.”
“Bu yüzden iyi insan ne bilgedir, ne özgür; ancak insan bu iki ideale Platonik olarak aşıktır, onlara ulaşma hayalleri ile yaşar.”
İnsanca bir yaşam için çabalıyoruz. Çabamızın en önemli kısmı analitik ve şüpheci düşünebilmekte, yani sağduyulu olmakta yatıyor. Bu kitapta sağduyulu bir yaşam için gerekenleri sorgulayacağız. Bunu yaparken temel bilimlerin, çeşitli deneylerin, ortaya atılan hipotezlerin, paradoksların bize öğrettiklerinden de bahsedeceğiz. Örneklerle sorgulamak, beyin fırtınası yapmak, biraz da marjinal fikirlerle kafanızı karıştırmak için okumanız gereken bir kitap.
Since closeness is a metric with which we track “where” we are in relation to our loved ones, the brain struggles with how to understand what has happened when the person dies and this dimension disappears. In the case of space and time, if our loved one is not present, then our brain simply believes they are far away or will be here later. For our brain, it is too unlikely that these dimensions no longer apply, that the person cannot be found in here or now. When a loved one has passed away, we may feel that we are no longer close, but our brain cannot believe it is because “closeness” no longer applies. Instead, our brain may believe it is because they are upset with us, or that they are being distant. If they are not responding to us, even though we logically know that they cannot, then our brain may believe we are not trying hard enough to reach them, not appealing fervently enough to them to come back to us.