Aslında sürekli yıkım ve inşa halindeyiz . Toplumlarımız da, şehirlerimiz de, eserlerimiz de . Karşımızda ayakta gördüğümüz bir eser, çoğu kez, kim bilir kaçıncı yıkımdan sonra yenilenmiş haliyle selamlıyor bizi. Bu da, bakınca gördüğümüz şeylerin ardına geçmeyi ve geçmişini tefekkür etmeyi zorunlu hale getiriyor.