Asfalt bir hayatın ortasında gidenleri bekliyorum,,
simetrik kaygılarım sokağın iki ucunda ve sokak lambaları gölge kokuyor asfaltın aydınlığına.
Yalnızca karanlıkta görülebilen kadınlar peydahlanıyor ay sonuna..
Yardım çığlıklarına kulaklarımı tıkayıp koştuğumdan beri rengarenk kadınlar da uğramıyor ruhumun karanlık sokaklarına.
Terk edenlerin ayak izleri görünmüyor burada,,
lakin bende terk edemiyorum bu sokağı..
Yüzü ormana dönük ateş, dere kenarına dizilmiş gecekonduların hüznü, polenlerin öfkesi,, gecenin kirli sakalı, kırık kiremitler, üç yumurta bir penaltı..
Balkonlardan durmadan halı silkeleyen kadınlar,delilik sokağın bulaşıcı hastalığı..
Kaçak elektrik, regal çorap, çoraplardan
yapılmış toplar, ekmek arası helva, köle kuşlar, özgür kediler, kayıp çocuk mezarları,
İçim bütün rutubet...
Yıkıyorum karıncaların yuvasını başlarına yapıyorlar, tekrar yıkıyorum yine yapıyorlar, yıkıyorum yapıyorlar..
Ağzı soğan kokulu bir Osman,
tarçın renkli bir kadına aşık olma cesaretini gösterdiğinde elleri bıçaklı mahelleli sokaklara döküldü..
Osman'a yanmam gerekiyordu,, Kahverengi'ne yandım..
Babamın sessizliğini süpürüyor Annem halının altına,
tırnaklarımı yiyorum mide'me bende.. Başımıza yıkışmış soğuk,
Yaşlanıyor gerçekliğimiz..
Tütün sarıyor kalan zamanlarında Babam,
Ben gizli gizli içiyorum...
Ne suya aç bir toprağım,ne de maviye doymuş bir gökyüzü..
Kamil Şahin.