Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

sinem

Reklam
Kadınlar Rüyalar Ejderhalar
Amerikalılar ejderhalardan neden korkar? Sayfa 32-33

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Acı, sınırlarını aklınızda belirledikçe ve hayal gücünüzle onu büyütmedikçe ne katlanılamaz ne de sonsuzdur.” Marcus Aurelius
Reklam
“Gideceğin hiçbir yer, ruhundan daha huzur dolu ve müdahalelerden arındırılmış değildir. Kendi ruhuna danışmak ve seni bekleyenle yüzleşmek için geri çekil.” Marcus Aurelius
İmparatorluk efsanesi H.K.
Düş âlemim bir Doğu şehridir. Boşlukta yer işgal eden bir gerçeklik olarak, gösterişli, yumuşak bir halının şehveti vardır yüzünde. Sokaklarını rengârenk yapan dükkânlar kendilerine ait olmayan, anlaşılmaz bir fonun üzerine işlenmiş gibi durur; uçuk mavi satenlerdeki, sarılı kırmızılı kabartma nakışlara benzerler. Şehrin bütün hikâyesi, loş odamda
Bilinçli günlük H.K.
Hayatım: meleklerin yuhalamaları arasında afişlerden silinmiş, sadece ilk perdesi oynanmış bir trajedi. Dostlar mı? Bir tane bile yok. Olsa olsa, aramızda bir yakınlık olduğunu sanan tanıdıklar; trenin altında kalsam, cenaze günü de yağmur bastırsa üzülürler belki. Hayattan uzaklaşmamın kazandırdığı doğal ödül, başkalarının benimle kesinlikle
Metafiziğe yatkın zihinlerin iyi hayal kurma sanatı üzerine
Fikir yürütme, [...], hepsi kolaylaşacak [...], çünkü benim için varsa yoksa hayal. Kendime hayal et şunu, der ve hayal ederim. İçimde bir filozof yaratırım bazen, o büyük bir ciddiyetle felsefelerinden bahsederken, ben de soylu bir delikanlı olarak kızına kur yaparım, ki onun da evinin penceresinden bakan ruhuyumdur. Bildiklerim, haliyle sınırlar
IV “İyi hayal kurma sanatı üzerine”
İyi hayal kurma sanatı üzerine (1) En başta hiçbir şeye saygı göstermemeye, inanmaya, hiçbir [...] özen göstereceksin. Bununla birlikte, hiç saygı duymadıklarına karşı tavrını ortaya koyarken, bir şeylere saygı gösterme isteğini de koruyacaksın; sevmediklerinden tiksinirken, sevmeye duyulan sancılı arzuyu; hayatı küçümserken onu yaşamanın ve
Reklam
mektup (2)
Bari tek görevinin, bir hayalcinin hayali olmak olduğunu anlayabilseydin. Sadece bir düş katedralinin buhurdanlığı olmak olduğunu. Ellerinin hareketlerini yontup tıpkı hayaller gibi, ruhundaki yeni manzaralara açılan pencerelere dönüştürmek olduğunu. Bedeninin mimarisini bir hayal taklidi gibi kabul etmek olduğunu, öyle ki insanlar başka şeyler düşünmeden göremesin seni, sana bakan, bir tek sen hariç bütün dünyayı düşünsün ve seni görmek müzik dinlemek, başka zamanların derinliklerinde kaybolmuş, ölü göllerle, sessiz, sisli ormanlarla dolu manzaralardan uyurgezer gibi geçmek olsun, bize benzemeyen, görünmez çiftler bilmediğimiz duyguları yaşasın o manzaralarda. Seni, sana sahip olmamaktan başka hiçbir şey için istemem. Hayal kursam ve sen bana görünsen, hâlâ hayal kurduğumu zannetmek isterim – hatta belki seni görmesem de, ay ışığının ölü gölleri birdenbire kapladığını, imkânsız çağlarda kaybolmuş o koca, kapalı ormanda şarkı kırıntılarının salındığını fark ettiğimde de. Görüntün ruhumun, hasta bir çocuk gibi, bir kez daha bir başka gök hayal etmek üzere kıvrılıp uyuyacağı yatak olsun. Ve konuşacak olursan eğer, seni duymak gerçekten seni duymak değil, ay ışığında, kadim okyanusa akan nehrin iki yakasını birleştiren büyük köprüler görmek olsun, karavelalarımız da sonsuza dek bize ait olsun o okyanusta. Ne o, gülümsüyor musun? Hiç haberim yoktu, meğer içimdeki göklerde yıldızlar yürürmüş. Derin uykumda çağırıyorsun beni. Fark etmemiştim ama, hayalî yelkeniyle ay ışığında süzülen şu uzak gemide, uzak deniz manzaraları görürmüşüm. -------------------- sayfa 610
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
Bavyera Kralı II. Ludwig için cenaze marşı*
II “Ölü hayatımın olanca ağırlığını duyuyorum üzerimde” Bavyera Kralı II. Ludwig için cenaze marşı* Bugün Ölüm, alışık olmadığım ağır adımlarla, kapıma, çerçiliğe geldi. Her zamankinden daha yavaşça önüme halıları serdi, ipeklileri, unutuştan ve bize sunduğu avuntulardan dokunmuş dibaları. Kıvançla gülümsüyor, gülümsediğini fark etmiş olmamı da
Sessizliğin Meryemi H.K.
*** Hayatım hüzün dolu ve şikâyet edesim bile yok; yaşadığım saatler o kadar sahte olduğu halde, elimi kaldırıp dağıtmayı bile hayal etmiyorum. Nasıl düşlemem, düşlerim seni? Geçen Saatlerin Sahibesi, uyuyan suların, ölü yosunların Madonnası, uçsuz bucaksız çöllerin, çorak kayalıklarla kaplı kapkara manzaraların Koruyucu Tanrıçası – beni
483 H.K. 5 Haziran 1934 Nihayet yatışmaya başladım.* Bütün izler, süprüntüler sanki hiç var olmamışçasına ruhumdan silindi. Sonunda yalnız ve huzurluyum işte. Şu yaşadığım gibi bir anda dine dönebilirdim. Ne var ki beni yücelere çeken hiçbir şey yok, her ne kadar aşağıya çeken de yoksa da. Adeta var olmaktan vazgeçmişim, gene de var olduğumun
Gazete okuma işi, estetik açıdan daima, manevi açıdan da çoğunlukla azap vericidir, böyle meselelere pek kafa yoran biri olmasanız bile. Savaşlar ve devrimler –mutlaka şurada ya da burada devam eden bir tane vardır– sonunda olanları okuyup bitirdiğinizde dehşet değil, sıkıntı verir. Ruhumuzu yaralayan, onca ölüden, onca yaralıdan, savaşarak ölen ya da mücadeleye bile giremeden öldürülenlerin fedakârlığından yansıyan zulüm değil; canların ve malların yararsızlığı söz götürmez bir şey uğruna, aptalca feda edilmesidir. Bütün idealler, bütün hırslar erkekler arasında geçen çamaşırcı kadın kavgalarıdır. Hiçbir imparatorluk, bir çocuğun bebeğinin kırılmasına değmez. Hiçbir ideal, küçük bir oyuncak trenin feda edilmesine layık değildir. Faydalı bir imparatorluk, verimli bir ideal gören olmuş mu bugüne dek? Bunların hepsi insanlığa dahil ve insanlık hep aynı – değişken ama kusurlu kalmaya mahkûm, iki yana sallanabilir ama ilerlemekten âciz. Olayların amansız akışı karşısında, nasıl olduğunu bilmeden edindiğimiz ve bilmediğimiz bir vakitte kaybedeceğimiz hayatın karşısında, toplumsal hayat denen, savaştan ve asla gerçekleştirilmeyenler üzerinde boş yere düşünmenin yorgunluğundan ibaret sayısız satranç tahtasının karşısında – bilge kişi huzuru, yaşamayı düşünmek zorunda olmamayı özlemez de ne yapar, çünkü yaşamaya mecbur olmak, havadan, sudan küçük bir yer istemek ve hiçbir yerde değilse dağların ardında barışın hüküm sürdüğüne yanılsamasına inanmak zaten yeterince ağırdır. h.k 454 sayfa:534
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
81 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.