Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ufuk dünyanın gözler önünde bulunan kısmıyla örtülü kısmı arasındaki sınır çizgisidir.
Winston, en kötü düşmanın kendi sinir sistemin, diye düşündü.
Reklam
Herzaman gizemli olan bir sınır, herzaman uğraşmamız gereken birşeyler vardır. Bu, doğanın bir özelliği olabilir veya olmayabilir; ancak, bugün bildiğimiz bütün yasalarda ortak olan bir özelliktir. Belki de yalnızca bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Sayfa 30 - TÜBİTAKKitabı okuyor
“Bir şeyi ne kadar çok tekrarlarsan, gerçekleşmesini o kadar hızlandırırsın. Bundan, beynimizdeki sinir hücreleri arasında bulunan ‘sinaps’ adı verilen bağlantılar sorumludur. “
"Bunu yapmak zorunda değilsin." "Neyi?" "Hiçbir şey komik değilken gülmeyi." "Evet, zorundayım çünkü aksi halde..." "Çünkü aksi halde bana sinir olursun," "Niye?" "Çünkü burası ağladığım kısım.' "Evet," "Ve bu da sana izin verdiğim kısım." Sonra ellerini ellerimin arasına koydu ve beni kanepeden kaldırıp kollarını etrafıma doladı. Bedenimi kendine iyice çekti ve ben dağilmaya başlayınca beni ayakta tutan da o oldu. Dağılmama izin verdiği için ona teşekkür ettim.
Mutluluğun sınır boylarına düştü yolum Ölümün ekseni boynumdan geçiyor Umutsuz değilim Ey geleceği elleriyle, düşleriyle kuracaklar Yalnızca dalgın ve kırık... Çünkü benden sonra tufan değil Benden sonra mutluluk!
Reklam
Laleyi nakşetmenin de usulü var, nizamı var, ölçüsü var... Halbuki sana duyduğum hasretin ölçüsü yok, kalıbı yok, hudut bilmez, sınır bilmez...
Hulâsa Atatürk bir ihtiras adamıydı. İhtirasının sınır ve İmkânlarını, iç âleminde, Tanrı vergisi bir bilinçle durmadan yoğuran, ölçülü, muvazeneli bir ihtiras adamı. Tarih içinde misyonunu bilmekten gelen ve bu misyonun, ulaşılabilecek ve ulaşılamayacak hedeflerini kendi mantık ölçüleri ile daima ayarlayabilen bir hesap adamı. Tarihin kucağı, bu adamları doğurmakta o kadar cömert değildir.Tarih sahnesinde çok defa maceraperest, aksiyon ve ihtiras adamının yerini çalar. Ama maceraperest, kendi nefsine karşı dahi açıklayamayacağı gizli hesaplar hünerbazıdır. Bilinçli ihtiras ve aksiyon adamı ise, iç yapısının değerlerini, safha safha halka açar ve bu değerleri, sırası gelince, toptan teraziye atmaktan çekinmez. Hem tarih mabedinde ve insanların hatırasında asırlarca yaşayabilenler, macera adamları değil, kahramanlardır.
Sayfa 455
İnanmazsın, bir süredir ilişkiler üzerine düşünüyorum. Iki insan birbirine yaklaşmaya başladığı andan itibaren kaçınılmaz olarak aralarındaki şeyi tarif etmeye çalışıyor. Ke- limelerle hat belirliyor sürekli, sınır çiziyor. Bir taşkınlık olmasın, her şey kontrol altında kalsın diye büyük ihtimalle. Ama bunu yapmaya başladığı andan itibaren de aslında göz göre göre işin tadını tuzunu kaçırıyor. Yaşanacak birkaç lokma güzel şey de böylece heba oluyor hızla. Taşkınlık yaratmayacaksa çarpışmaların ne anlamı var ki?
Sayfa 106Kitabı okudu
Frankfurt Okulu
Uzun bir süre sonra Alman filozoflarının yardımıyla öğrendim ki sorular, suyu berrak bir sele benziyor. Sel sınır tanımaz, hep akar. Berrak su hep parlar. Ancak akan sel işe yaradığı zaman, o berraklık, o parlaklık önem kazanır. Gücünden, berraklığından, yararlanıldığı zaman o sel değerli olur. Sorular da, cevapları olduğunda bir işe yarar.
Reklam
Travmatik bir halden huzurlu bir hale dönüşürken sinir sistemlerimizde, duygula­ rımızda ve duyusal algı aracılığıyla deneyimlediğimiz algıla­ rımızda temel değişiklikler olur.
Bizzat özgürlüğün zorlamalara yol açtığı kendine has bir tarihsel dönemde yaşıyoruz. Yapabilme özgürlüğü, emir ve yasaklar dile getiren yapmalısından daha fazla zorlama üretiyor hatta. Yapma­lısının bir sınırı vardır. Yapabilme ise sınır tanımaz. Bu yüzden de yapabilmeden kaynaklanan zorlamanın sınırı yoktur. Böyle­ce kendimizi bir ikilemin içinde buluruz. Özgürlük aslında zor­lamanın karşıtıdır. Özgür olmak zorlamalardan arınmış olmak demektir. Ama zorlamanın karşıtı olması gereken bu özgürlü­ğün kendisi zorlamalar yaratır. Depresyon ya da ruhsal tükeniş (burnout) özgürlüğün derin krizinin dışavurumlarıdır. Bunlar gü­nümüzde özgürlüğün pek çok açıdan zorlamaya dönüşmekte ol­duğunun patolojik işaretleridir.
Pdf
Mevcut hayat tarzını reddedemeyen Müslüman, farkında olmadan kendisini reddediyor ve kendi değerlerine yabancılaşıyor. Mevcut hayat tarzı içinde, insan, kendini eşyaya hükümran sanmaktadır. Fakat aslında eşyanın kendisine hükümran olduğunu bilmemektedir. Her fert, kendi ekonomik bağımsızlığını istemektedir, fakat bu yolla ekonomiye bağlandığını hissetmemektedir. Eşya hevesi gitgide artmaktadır, fakat bu hevesine bir sınır çekmeye gücü yetmemektedir, daha doğrusu bu hevesi için bir sınır olabileciğini tahayyül edememektedir. Çok sayıda küçük küçük ilahları var da, bu ilahlara tapındığının farkında değildir. Çünkü “kulluğunun farkında değildir, unutmuştur. Gene unutmuştur ki, Allah’tan başka ilâh tanıyana Allah her şeyi ilâh kılar. Allah’tan başkasına kulluk edeni de Allah her şeye kul eder.
…gözleri yaşararak kirpiklerinin ucu­na kadar bir damla geldi, ruhunun artık zapt edilemeyen hislerinin taşkınlığıyla göğsü sarsılarak ağladı, ağladı... Bu, onda bir ihtiyaç şeklini almıştı. Her gün böyle oda­sına kapanarak uzun uzun ağlıyor; ruhundaki acı zehirleri, gözyaşlarının verdiği teselliyle yok ediyordu. Bazen saatler­ce devam eden bir sinir buhranı içinde hep onu düşünür ve bu bir türlü gelmeyen saadetin hüznüyle birer birer günleri sayardı.
Hangi kuş daha yalnızdır bir sınır şehrinde, hangi kadın daha mutsuz bunu kimse bilmedi. bilmek istemedi belki de kendi yalnızlığına çağırılmamak için.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.