158 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
Bir astrofizikçi, bir jeofizikçi ve bir tarımbilimci ile Fransız bir gazetecinin yaptığı röportajların derlemesi olan bir kitap. Astrofizikçi Andre Brahic bize evren, yıldızlar, gezegenler, bunların oluşma ilkeleri, kanunları, dünyayı özel ve sıradan yapan özellikler, ayın dünya ve dünyadaki yaşam üzerindeki etkileri hakkında bilgiler veriyor. Jeofizikçi Tapponnier ise, gezegeni uzaydan değil içeriden inceleyen bir mercekle, özellikle dünyanın katılaşmaya başladığı süreçten, kıtaların oluştuğu, yaşama evrilen süreci anlatıyor. Anlattıklarının en ilginç kısmı ise, dünyanın hala her dakika şekil değiştirmeye devam ettiği ve dünyanın nihai halinin bu yaşadığımız hali olmayacağı gerçeği. En karamsar yorumcu ise tarım bilimci Lester R. Brown. Özellikle nüfus artışının yaratacağı insanoğlunun gıda talebini karşılamanın bir noktadan sonra mümkün olmayacağını, su krizinin de önemli bir medeniyet krizine neden olacağını iddia ediyor. Bilim adamlarının, dünyaya, yaşama, insana, doğaya ve geleceğe dair çarpıcı bilgi ve yorumlarını okumak için tavsiye edebileceğim bir kitap. İnsanın günlük yaşamın curcunasından, yaşama daha geniş bir pencereden bakmasını sağlayan bir eser. İş Bankasının "... En Güzel tarih" serisinden okuduğum bu ikinci kitap, seriyi tamamlama noktasında beni bir kez daha teşvik ediyor...
Yerkürenin En Güzel Tarihi
Yerkürenin En Güzel TarihiJacques Girardon · İş Bankası Kültür Yayınları · 2002241 okunma
80 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 18 hours
Irene avukat kocasını aldatan bir kadındır. Kitapta bahsi geçen korku da Irene’e şantaj yapan bir kadından dolayı Irene'nin yaşadığı korku üzerine. Irene bu korkudan dolayı artık öyle bir hale geliyor ki sürekli tetikte bekleyerek sıradan bir davranıştan bile şüphelenmeye, endişe duymaya başlıyor. Irene’in bu durumdaki psikolojik tahlili çok güzel aktarılmış. Ayrıca kitapta korku duygusu dışında Irene’in neden ihanet ettiği ve kocasının avukat olmasından dolayı hukuksal sorgulama üzerine de ufak bölümler yer alıyor. Kitabın esas teması korku olsa da bunun dışında benim hoşuma giden varlıklı, mutlu bir aileye sahip bir insanın neden ihanet edeceği sorusuna da kendince bir cevap vermesiydi. Irene kocasını aldattığı piyanist genci aslında sevmişti bile denemez. Onun tek aradığı sadece yaptığı mantık evliliğinde bulamadığı heyecanı bu yasak elmayı yiyerek bulmaktı. Tabii ki sonrasında bu yasak elma baya acı bir tat verdi ona. Kitabın sonlarına doğru Irene’e şantaj yapan bu gizemli kadının kim olduğunu ve Irene’e ne olacağını merak ederek okuyacaksınız. Ben kitabı fazlasıyla beğendim. Okumanızı tavsiye ederim.
Korku
KorkuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2022104.3k okunma
Reklam
''Ne yapalım evladım, emaneti dolaştırıyoruz işte'' Bu sözü, 'nasılsınız?' sualime cevaben yaşlı bir amca söylemişti hem de çok sıradan birşeyi dile getirircesine... Gezmek değil gezdirmek...Dolaşmak değil, dolaştırmak... Fakat başkasını değil kendisini... Öyle bir kendi ki, öyle bir kendilik ki aslında kendi değil, kendinin değil, kendine ait değil.. Bu mülkte kendisi adeta kiracı.. Emanetçilik zor bir zanaat... başkasının mülkünde oturmak... ona zarar vermemek... onu bir gül yaprağını taşırcasına hassasiyetle korumak...
Bence manevi yoksunluklar, bütün maddi azaplardan çok daha ağırdır. Sıradan bir insanın sürgünde karşılaşacağı muhit yine kendi muhiti, hatta daha da gelişmiş bir muhit olacaktır belki. Şüphesiz yurdunu, ailesini ve bunlar gibi değerli pek çok şeyini kaybetmiştir, fakat muhiti, yine her zamanki muhitidir. Aydın bir kimse ise, yalnızca kanuna uyularak aşağı tabakadan biriyle aynı cezaya çarptırılmakla çok defa ötekine göre daha zararlı çıkmıştır. Artık tam bir yoksunluğa katlanıp alışkanlıklarının çoğundan vazgeçmek, onu doyurmayacak bir çevreyle temas etmek ve bir türlü alışamayacağı bir havayı solumak zorundadır… Tam sudan çıkmış bir balık gibidir… Böyle bir adama, kanunun kendisi için uygun gördüğü ceza on kat daha ağır gelir. Bu bir gerçektir… Hatta üzerinde fedakârlık yapılacaklar yalnızca maddi alana ait olsa bile…
Sayfa 79 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Okuyun!
- " Annemin resmi bu" kime yaptırdın bunu? Şoför kekelerken Maya yüksek sesle bir daha sordu, - Bu resmi kim yaptı Ömer amca, nerden aldın bunu? - Ne bileyim, Sıradan bir ressamdı, - Hemen beni bu resmi yapana götüreceksin. Hemen! Şoför hiç itiraz etmedi, çünkü artık oda bu yükten yorulmuştu. Ne olursa olsundu artık, Maya’yı köyündeki eve götürüyordu. Yol boyunca hiç konuşmayan Maya, çok şaşkındı, ne düşüneceğini bilemez halde, o günü anımsıyor, tekrar tekrar resime bakarak, Fabien’in saçları, resimde nasıl çizikler bırakmıştı, aynen hatırlıyordu, sevişirken oluşan çiziklerdi bunlar " imza" gibi.
Sayfa 151 - gece kitaplığı yayınlarıKitabı okudu
"gaius bir insandır. insanlar ölümlüdür. o halde gaius da ölümlüdür." ilyiç bu örneği sadece gaius için doğru buluyordu. fakat kendisi için asla. gaius sıradan bir insan olduğu için bu hüküm doğruydu. fakat ilyiç, gaius olmadığı gibi sıradan bir insan da değildi. o herkesten farklı, apayrı bir varlıktı. ilyiç; annesi, babası, arabacısı, dadısı, mürebbiyesi, kardeşleri, oyuncaklarıyla; çocukluğunun, ergenliğinin, gençliğinin sevinç, keder ve heyecanlarıyla vanya idi. gaius, vanya'nın çok sevdiği çizgili lastik topunun kokusunu bilir miydi? gaius'un annesinin elbisesi, onun annesinin ipek elbisesi gibi güzel miydi? hukuk okulunda börek yüzünden baş kaldıran gaius muydu? o da vanya gibi aşık olmuş muydu? onun gibi dava yürütebilir miydi?
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.