Bir roman okuyacaksam- ki çoğu zaman tercihim değil- ya çok iyi kurgulanmış bambaşka bir dünya ya kendine has bir üslup ya da Zebercet, Mersault, Hayri İrdal, Dirmit gibi karakterler arıyorum. Bu arayışlar dışında roman okumak bana anlamsız geliyor. Öyküden hiç böyle beklentilerim yok. Öykü en sıradan hikâyeleri, insanları bile kendi özel kurgusuyla yıllarca insanın içinde yaşatabiliyor. Roman gibi kalıplı, uzun bir türde bunca sözcük bana esaslı bir şeyler anlatsın istiyorum.
Atmaca, 1995 yılından başlayarak romanın başkahramanı Ömer'in ailesine ve topluma uyum sağlayamaması üzerine kurulmuş bir roman. Günümüze kadar devam eden hikâyede son otuz yılın siyasi gündemi de romanın ana konularından. Bu açıdan değerli bulmakla birlikte romandaki "atmaca" metaforunun işlevini yerine getirmediğini düşünüyorum. Beklenen kırılmanın gerçekleşmemesi bir yana Ömer'in psikolojik değişiminin ya da bu sürecin iyi anlatılmadığı kanaatindeyim. İnce ince hesabını tutmadığım bir sürü boşluk var romanda. 400 sayfalık bir romanda bu boşlukların olmaması lazım bana kalırsa.