Kelebeğin ömrü
Gülseren Hanım, Dr. Nüvit Hanım bir hasta gönderdi, "mümkünse hemen alıverin," diye rica etti. Şimdi onu gönderiyorum. Tamam Tuna, bekliyorum. Kapı vuruluyor ve içeri üç hanım giriyor. İkisinin ağlamaktan gözleri kızarmış. Biri ise şaşkın şaşkın etrafına bakınıyor. En yaşlı olan, elime bir kâğıt uzatıyor. Nüvit Hanım'ın bana
Kriziniz, sizi o korkunç sonuca varmaya itmeden önce, şunu düşünebilirsiniz: *Sorun hayatta değil, sizde.* En azından bunu fark etmek size bazı seçenekler sunar. Hayatınız iyi gitmiyorsa, belki de yetersiz olan hayatın kendisi değil, mevcut bilginizdir. Belki de değer yapınızın ciddi anlamda yenilenmeye ihtiyacı vardır. Belki de istediğiniz şey,
Reklam
yaa yerim ben sizi
“Violet Parma, sen gelip kayıp eşya büroma sığındın ve bir daha kaybolmana izin vermeyeceğim. Davanı aldım ve sonuna kadar götüreceğim.”
Sayfa 246 - herbieKitabı okudu
Nietzsche'nin sesi ağlamaklıydı. Breuer sesini yumuşattı: "Ölmek mi istiyordunuz?" "Ben yaşıyor muyum? Ölüyor muyum? Kimin umurunda? Benim yerim yok." "Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu Breuer. “Bu dünyada bir yerinizin olmadığını mı söylemek istiyorsunuz? Sizi kimsenin özlemeyeceğini? Umursamayacağını mı?" …
yerim sizi
güçlü olmayı gerektirir reddetmek. canım kelebekler.
Sayfa 152 - Parantez YayıncılıkKitabı okudu
"Buyurun, Doktor Hanım" diyen bir adam, kolunu Bilgeyle aramıza uzatıp önümüze temiz bir tabakta pilav ve kızarmış tavuk bıraktı. Kibarca gülümseyip geri çekildi. Ben ise bu kez huzurla önümüze döndüm. Şükürler olsun ki artık adamakıllı yiyebilirdim. Tam yemeğe abanıyordum ki Ahmet Ağa'nın söylediği şeyle kaşığım havada, bakışım kaşıkta, huzurlu tebessümüm dudaklarımda kaldı. " Sizi kovalayan horozdur, Dohtor Hanım. Afiyetle yiyesiniz." Gözlerim yerinden fırlar gibi açılırken vahşet görmüş bakışlarımı Ahmet Ağa'ya diktim. Sonra kaşığıma. Sonra daha büyük et yığını olan tabağıma. "Horozu mu kestiniz?" diye mırıldandım vahşet içinde. "He valla. Size çoh büyük ayıp etmiştir. Biz de onu kesmişiz." O manyak horozun bağırışı kulaklarımda yankılanınca kaşığı tabağa geri bırakıp yutkundum. Bön bön etlere baktım. Benim yüzümden mi kesildin sen yani? Benim yüzümden mi butların böyle kızartıldı? Ağlayacaktım galiba. Elimi dertli dertli ağzıma kapattım. Ben şimdi bunu nasıl yiyeyim? O kadar anımız varken... Yanımdaki Murathan'dan minik bir kahkaha yükselince bakışlarımı ona çevirdim. Bayağı eğleniyordu bordo goril. "Gülme, Murathan ya," dedim ağlamaya yakın bir sesle. "Benim yüzümden idam etmişler horozu. Ağlayacağım galiba." "Siz ağlayacaksanız bana verin, Gökçen Hanım. Ben büyük bir zevkle yerim." diyen Zülfikar tabağıma uzandı. Bir kanada çatalını sertçe geçirip geri çekildi. Kanada bakarken dudakları zevkle iki yana kıvrıldı. Mavi gözleri ışıl ışıl oldu ve eti büyük bir iştahla ağzına tepti.
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
83 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.