yaa yerim ben sizi
“Violet Parma, sen gelip kayıp eşya büroma sığındın ve bir daha kaybolmana izin vermeyeceğim. Davanı aldım ve sonuna kadar götüreceğim.”
Sayfa 246 - herbieKitabı okudu
Nietzsche'nin sesi ağlamaklıydı. Breuer sesini yumuşattı: "Ölmek mi istiyordunuz?" "Ben yaşıyor muyum? Ölüyor muyum? Kimin umurunda? Benim yerim yok." "Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu Breuer. “Bu dünyada bir yerinizin olmadığını mı söylemek istiyorsunuz? Sizi kimsenin özlemeyeceğini? Umursamayacağını mı?" …
Reklam
II
"Bu kimin duruşu, bu sizin en gülmediğiniz saatlerde Her cümlede iki tek göz, bu kimin Ya da kim korkuttu bu kadar sizi Bu nasıl sevişmek, üstelik bu kadar hızlı Ya da tam tersine Boş vermek öperken, severken boş vermek sevmelere Sulardan ürpermek gibi dokununca, Ya da ben kimi sarmışım böyle kollarımla Kime söz vermişim, biraz da unutmak
Sayfa 160 - Yapı Kredi Yayınları
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Kafamın içindeki müzik sesi siren sesleri ile karışıyor. Bağırışlar ve sirenler arasında içinde bulunduğum o sıkışıklık hissi hiç geçmiyor. Kaybettiğim bilincim ruhumu gerçekten de yaralı bir kumru olduğuma inandırmaya yetiyor. Ne etrafımdaki yosunlar beni bırakıyor ne de ben yaralı yanımı bırakıyorum. Hani hayatımız boyunca hep bir yerlerden sıyrılmaya, çıkmaya çalışırız ya... Oradan çıkarız ama kalıntılarından kurtulamayız hani. Ruhum o yosunlardan asla kurtulamıyor. Çünkü evi gökler olanın sularda işi yoktur. Benim yerim herkesin ardıydı, benim yerim geri plandaydı, gölgedeydi. Çıkıp parlamak istediğim her an ışıklar beni yaktı. Hayatıma uzattığım her zeytin dalı bana kırılarak döndü. Sevilmeyen bir çocuktum, görülmeyen bir çocuktum. Anneniz ve babanız bile sizi görmek istemediğinde en büyük tutkunuz herkes tarafndan görülmek olur. Bu bir çocuğun içine düşebileceği en tehlikeli tutkudur. Görülme isteği beni mantıksızlığın zirvesine itti. Öne çıkma isteği beni kırdı, yordu, mahvetti. Sonra günün birinde çok uzun bir uykuya daldım. Çok kasvetli, çok derin, çok ağır bir uyku...
yerim sizi
güçlü olmayı gerektirir reddetmek. canım kelebekler.
Sayfa 152 - Parantez YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
300 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 36 hours
yine gece bir bucukta oturdum buna yorum yazdim cunku malim. mahallenizin komedyeni geliyor arkadaslar (bana gulen de ne bileyim) cesit cesit mistik ozellik verdikleri quirky ana kadin karakterleri olmasaydi romcom sektoru: (burasi bos cunku kastettigim sey romcom sektoru diye bir sey KALMAYACAGİ) ayrica romcomlarda fmc icin cok farkli bir
The Invitation
The InvitationVi Keeland · C. Scott Publishing Corp · 2021603 okunma
120 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 12 hours
“Cephedeki tüm babaları gördüm ben. Senin baban bundan böyle Cumhuriyet’tir çocuk.” Şerbetçi bir çocuk. Babası cephede şehit olmuş fakat hala babasının döneceğine dair sırtında kocaman dağdan bir umut taşıyan bir çocuk. Trenden inen her askere binbir umutla bakıp, babası eve dönerse annesi şaşkınlıktan bayılıp kalırsa düşüp bir yerini incitmesin diye kapının hemen önüne minder seren bir çocuk. Var mısınız onun gözünden yaşadıklarını okumaya? Ne babalar, ne eşler ne kardeşler yitip gitti bu vatan uğruna. Bir çocuğun gözünden o döneme ait bir şeyler mi okumak istiyorsunuz, e buyurun madem. Cumhuriyet’in İlk Sabahı tam aradığınız kitap. İlber Hoca’nın kıymetli tarihi bilgilerinden de tırtıklayabilirsiniz kenarından köşesinden. Sevmedim diyen taşa döner benden söylemesi :) Bir çocuk kitabı gibi görünse de çok dersler çıkarılacak bir kitap bu. Teşekkürler Şermin Yaşar, teşekkürler İlber hocam. Sizi yerim :) Hemen bir yerlerden bulup buluşturup bu kitabı okuyun, okutun. Sevgiler #alıntı “Umudun ne olduğunu o komşudan daha iyi biliyordum ben. Şehre gelen her gazinin peşinden belki babamdır diye koşuyordum ama o bizim eve gelmiyor, hep başka eve gidiyordu.” Cumhuriyet’in İlk Sabahı, Şermin Yaşar&İlber Ortaylı
Cumhuriyet'in İlk Sabahı
Cumhuriyet'in İlk Sabahıİlber Ortaylı · Kronik Kitap · 20231,687 okunma
"Buyurun, Doktor Hanım" diyen bir adam, kolunu Bilgeyle aramıza uzatıp önümüze temiz bir tabakta pilav ve kızarmış tavuk bıraktı. Kibarca gülümseyip geri çekildi. Ben ise bu kez huzurla önümüze döndüm. Şükürler olsun ki artık adamakıllı yiyebilirdim. Tam yemeğe abanıyordum ki Ahmet Ağa'nın söylediği şeyle kaşığım havada, bakışım kaşıkta, huzurlu tebessümüm dudaklarımda kaldı. " Sizi kovalayan horozdur, Dohtor Hanım. Afiyetle yiyesiniz." Gözlerim yerinden fırlar gibi açılırken vahşet görmüş bakışlarımı Ahmet Ağa'ya diktim. Sonra kaşığıma. Sonra daha büyük et yığını olan tabağıma. "Horozu mu kestiniz?" diye mırıldandım vahşet içinde. "He valla. Size çoh büyük ayıp etmiştir. Biz de onu kesmişiz." O manyak horozun bağırışı kulaklarımda yankılanınca kaşığı tabağa geri bırakıp yutkundum. Bön bön etlere baktım. Benim yüzümden mi kesildin sen yani? Benim yüzümden mi butların böyle kızartıldı? Ağlayacaktım galiba. Elimi dertli dertli ağzıma kapattım. Ben şimdi bunu nasıl yiyeyim? O kadar anımız varken... Yanımdaki Murathan'dan minik bir kahkaha yükselince bakışlarımı ona çevirdim. Bayağı eğleniyordu bordo goril. "Gülme, Murathan ya," dedim ağlamaya yakın bir sesle. "Benim yüzümden idam etmişler horozu. Ağlayacağım galiba." "Siz ağlayacaksanız bana verin, Gökçen Hanım. Ben büyük bir zevkle yerim." diyen Zülfikar tabağıma uzandı. Bir kanada çatalını sertçe geçirip geri çekildi. Kanada bakarken dudakları zevkle iki yana kıvrıldı. Mavi gözleri ışıl ışıl oldu ve eti büyük bir iştahla ağzına tepti.
Sayfa 217Kitabı okudu
358 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.