İnsan babasını kaybettiğinde tüm kemikleri kırılıyor gibi hissediyor ilk başta, zaman geçtikçe oluşan boşluk içerisine çekiyor, kimsesizliği anlıyorsun, hatta birebir yaşıyorsun. Sonra dağ gibi ana geliyor karşına, öyle bir güç ki, babanın eksikliğini tamamlıyor ve kocaman sevgisi ile seni sarıyor. Yaraların zamanlar kapanırken, anneyi de kaybediyorsun. Bu sefer içerisine düştüğün boşlukta kayboluyorsun. Annenin yeri dolmuyor çünkü, sesini özlüyorsun, öpüşünü, koklamasını özlüyorsun. Evine gittiğinde seni sabırsızlıkla beklediği pencerenin boşluğu intihara sürüklüyor seni. Söyledikleri geliyor aklına, kavgaların, gülüşmelerin vede anıların..... Hepsi birer bıçak darbesi oluyor bedeninde, yürüdükçe, nefes aldıkça derinleşiyor acısı. Öyle kapanacak bir şey değil, mezarda bile kanlı oluyor kefenin. Anne bir dağ, bir kuvvet veya ekmek kokusu. Anne yokluğun içerisinde varlık demek. Anne soğan ekmek yedirirken sana baklavayı anlatarak tattıran kişi. Ayıbını örten ve ne yaparsan yap arkanda duran yüce varlık. Seni seviyorum annem............:(
Öncelikle kitap, neva bulvarı, burun, portre, palto, bir delinin anı defteri ve fayton adlı altı eserden oluşmaktadır.
Neva bulvarı adlı bölümün genelinde yüksek sosyete mensuplarının tabiriyle hiyerarşinin kol gezdiği alt-üst sınıflarının yoğun olarak hissedildiği, günümüz ölçütünde bağdat caddesi, Şanzelize caddesi olsun, tamamıyla lükse karşı
"Günde bir adet nan-ü aziz," yani bir kuru tayın yiyecekti ... Bir tayın, her şeyine yeter sayılabilir mi bir mahkumun? Çorba istemez mi aç mideler? Ayda bir portakal istemez mi, çirişli dudaklar ıslansın? Bir baş soğan istemez mi, lokması ağzında büyümesin, katıversin ekmeğine, yüzü sevinçle ışırken acısı damla damla fışkırsın gözlerinden. İşin en kötü yanı, mahkum, öğün ölçüsünü de mecburen unutan bir mahluktur. Yalnız doymak için değil, gevelemek için de bir şeyler ister. Bazen yemliğe sıkıca bağlanmış beygirlere de benzer mahkumlar. Yemek, yemek, daima yemektedir gözleri.
_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Soğan soya-soya ağlayan qadın,
Ömrün soğan kimi acıdı, acı.
Mələksən, qırılıb qolun-qanadın,
Dərdi verən Allah vermir əlacı.
Gözündən süzülən yaşı kim silər?
Göz yaşı dediyin nədi? Acı su.
Bir şirin öpüşlə başlar sevgilər,
Sonunda həmişə soğan acısı.
O öpüş yandırmaz dodaqlarını,
Soyuyub od dolu o qucaq indi.
Sayar bircə- bircə barmaqlarını
Hər gecə yuduğun qab-qacaq indi.
lyi dinle Sancho: Kendine yol olarak fazileti seçersen, faziletli işler yapmakla övünürsen, prenslere, senyörlere özenmene hiç gerek kalmaz, çünkü kan soydan geçer, fazilet edinilir, fazilet kendi başına, kandan daha değerlidir. Böyle olduğuna göre de, ki böyledir, eğer cezirene, seni görmeye akrabalarından biri gelecek olursa, onu aşağılama,
//KİTAP TAVSİYEM
"Kor Sancısı"
_ALINTILAR
_Bazı insanlar soğan gibidir;yaklaştıkça gözyaşı döktürürler insana...
_Beyin ile kalp,anlaşamayan üvey kardeşler gibidir...
_Yönetebileceğin tek krallık kendi kuracağın krallıktır...
_Bir insanın kendisine veya bir başkasına faydası kalmadığında,ne işi vardı bu dünyada..?
_Dondurma gibidir