Özgürlük istiyordum, soluğum kesilircesine!
Sayfa 122Kitabı okudu
Özgürlük istiyordum, soluğum kesilircesine!
Reklam
Ömür Hanım
Güzelliğin geçici olmadığını senden öğrendim Emeğin aşktan büyük bir hazine olduğunu senden Zaman, kâküllerinden doğar topuklarından batardı Al yeşil soluğum, yarasına döndüğüm, sözümün sahibi Sevmenin, dünyayı sevmek olduğunu senden öğrendim.
Soluğum kesilmişcesine bir an duruyorum. Neyi nereden nasıl onarabilirim? Oysa onarmak imkansız. Hatta her şey daha da umut kıracak. En doğrusu bu öyküyü belki de yazmamaktı. (Öykü mü?)
Sayfa 40 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Aynı bardaktan içmeyeceğiz, Ne suyu, ne tatlı şarabı, Şafakta öpüşmeyeceğiz Ve akşam çöktüğünde pencereden bakmayacağız. Sen güneşle soluklanıyorsun ben ay ile Ama aynı aşkla yanıyoruz ikimiz de. Benim yanımda sadık, sevgili yarim, Senin yanında neşeli eşin, Ama okuyorum gri gözlerindeki korkuyu Çünkü sensin acım. O arada bir buluşmalarımız bundan böyle Daha bir arada bir olsun. Gönlümüz rahat olsun, o zavallı gönlümüz. Şiirlerimde yalnız senin sesin var Senin şiirlerinde, biliyorum benim soluğum esiyor Ah bir ateş ki cesareti yok Ne unutuşa, ne korkuya dokunmaya... Bir bilsen nasıl seviyorum şu an O kuru dudaklarını, gül rengi. Anna AHMATOVA
Reklam
Ömür Hanım
Güzelliğin geçici olmadığını senden öğrendim. Emeğin aşktan büyük bir hazine olduğunu senden Zaman, kahküllerinden doğar topuklarından batardı Al yeşili soluğum, yarasına döndüğüm, sözümün sahibi Sevmenin, dünyayı sevmek olduğunu senden öğrendim.
Özgürlük istiyordum, soluğum kesilircesine!
Sayfa 122 - Can Klasik, 28. Basım Ekim 2022, İstanbulKitabı okudu
… Bir ışık, bir kelebek, biraz çiçek, biraz kuş Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine Kapılıp gidiyorum saçının sellerine …
-İçimde neler olduğunu hissetmiyor musunuz? Anlamıyor musunuz? Konuşmakta bile güçlük çekiyorum. Tam şuramda... verin elinizi, tam şuramda bir şey, taş gibi ağır bir şey duruyor, derin bir acı duyuyormuşum gibi. Garip değil mi, acı da, sevinç de insanda aynı etkiyi yapıyor, soluğum kesiliyor, insanın ağlayası geliyor. Ağlasam belki rahatlarım; tıpkı büyük acılarda olduğu gibi...
Reklam
düşlüyorum ancak bilirim asla bu kafesten kurtulmaya gücüm kalmamış gardiyan adam istese bile kanatlanıp uçmaya soluğum kalmamış
Gerçekten Oblomov gözlerini Olga'dan ayıramıyordu; ona gözleriyle değil, bütün düşüncesi, bütün iradesiyle bakıyordu. "Yarabbi, ne kadar güzel!" diyordu, içinden; “İnsan nasıl bu kadar güzel olabilir? Bu beyaz ten, bu havuzlar gibi derin gözler, bu içlerinde ruhun ışığı parlayan gözler; insan, gülümsemesini bir kitap gibi okuyabilir. Ne güzel dişleri var... Hele başı... Omuzlarının üstünde ne güzel duruyor, bir çiçek gibi sallanıyor... güzel kokular saçıyor sanki. İşte, kalbim yerinde durmaz oldu gene... Yepyeni bir şeyler duyuyorum... Ah yarabbi, bakmaya doyamıyorum! Soluğum kesiliyor!"
Oturdum, kahvemi söyledim. Sahi, niçin hep böyle kapıyı görür yerler seçiyordum? Sanki birini beklermiş gibi, gözüm kapıda. Kapı açılmasın, içimde bir tel çekiliyor. Çok yükseğe tırmanmışım da, başım dönmüş gibi. Çok derine inmişim de, soluğum kesilmiş gibi. Damara kalsiyum giriyormuş gibi.
“Herkes kalenderi sayar bizi ama benim meşrebim zordur. Toprağım kıraç yerden alınmıştır, her bitki büyümez üzerimde, suyum, ekşimiş şarap gibi tatsızdır, soluğum yalçın kayaları parçalayan rüzgarlar gibi delidir. Umuttan çok kuşku vardır yüreğimde, hoşgörüden çok öfke vardır, nedensiz düşmanlık gütmesem de olur olmaz şeye sevgi beslemem ben. Haktan yanayımdır ve hakikatten. Bu yüzden sevginin hak edenin hakkı olduğuna inanırım. Hak etmeyene sunulmayacak kadar değerlidir sevgi.”
Sayfa 170 - YkyKitabı okudu
Geri199
1,500 öğeden 1,486 ile 1,500 arasındakiler gösteriliyor.