Canım zaman
Kanatları kırılmış ürkek bir kuştum. Ordan oraya savruldum. Serseri bir rüzgar attı beni ordan oraya, bir yaprak gibi önce kopup dalımdan, unutup hangi ağaca ait olduğumu, semaya bıraktım kendimi. Gökyüzünde kalırım sandım hep, uçmak güzeldi, rüzgar bazen sert esse de yerde olmamak, bir ağaçta asılı kalmamak iyi hissettirdi. Sonra rüzgar dindi, beni kendimle bıraktı baş başa, düşüverdim yere... Ben hem kanatları kırık ürkek bir kuştum, hem sararıp solmuş ölü bir yaprak. Kimse alıp koymadı sevdiği bir romanın arasına. Kimse sarmadı yaralarımı. 'Zaman' geldi sonra, tuttu ellerimden yelkovan. Akrep okşadı başımı. Bir kitabın arasında yerim olmadı belki ama toprak beni aldı koynuna. Şefkat koydu avuçlarıma. Toprak, eritti beni ruhunda... Ben hem kanatları kırık ürkek bir kuş, hem de ölü bir yapraktım sararıp solmuş. Deli gibi ağlamak istedim, kesildi sesim soluğum. Acı acı öterken kuytu bir köşede, 'zaman' geldi. Yaralarımı sarmasa da, uçmaktan mahrum kalışımı kabullenmeyi öğretti. Ben, ne kalmak istedim ne gitmek, hem kalmak istedim hem gitmek. Ne kalabildim ne de gidebildim bu yüzden... pdr.kelebek banagozde
dizelerimde bir senin sesin şakır, benim soluğum eser senin dizelerinde. ah, bir ateş var ki el değmeye ne korku, ne unutuş kalkışır. ve bilsen şimdi nasıl doyamadığımı
Sayfa 19
Reklam
önceleri şey sanırdım her sey kendiyle müsemma ağarmaz derdim saçlarım kesilmez hiç soluğum hepsi olurmuş meğer gölgelerini gördüm hepsinin sahi diz kapağıma bir kedi çizdim dün gece sonra sevmediğim ne varsa yaptım hepsini bir bir birama şeker attım seni ağlarken düşündüm anneme bağırdım biraz kendimden nefret ettim daha kötü şeyler de yapacaktım ama yoruldum yoruldum ve yıllanmış battaniyeme sığındım
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
Sevgili Şeyhim; Ben Allah'ı çok seviyorum. Onu düşününce içim titriyor; elim - ayağım - soluğum, her şeyim kesiliyor. Ama O'na bir türlü açılamıyorum. Ne yapmalıyım?
Kalçamı kavrayıp beni kaldırarak istediği açıya getirdi. Kalçasını çe­virip aletini içimde hareket ettirerek beni öyle şiddetle ken­dine çekti ve o kadar derinlerime daldı ki acıdan soluğum ke­ sildi. Cinsel organımın dudakları aletinin en dibine yapışmış, kalın kökünün çevresini sarabilmek için kocaman açılmıştı. Hepsini almıştım, her santimini; tamamen doluydum ve bu­na bayılıyordum.
Reklam
Kulağımda bir kalbin Yükseltilmiş atış sesi, Başka hiçbir ses duyulmuyordu. Birden bir ışık parladı, Yüzümüz aydınlandı. Soluğum aramızda Küçük özel bir sis gibi...
❝ ÖMÜR HANIM..
Güzelliğin geçici olmadığını senden öğrendim Emeğin aşktan büyük bir hazine olduğunu senden Zaman, kâküllerinden doğar topuklarından batardı Al yeşil soluğum, yarasına döndüğüm, sözümün sahibi Sevmenin, dünyayı sevmek olduğunu senden öğrendim.
Sayfa 9 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Ömür Hanım
Güzelliğin geçici olmadığını senden öğrendim Emeğin aşktan büyük bir hazine olduğunu senden Zaman, kâküllerinden doğar topuklarından batardı Al yeşil soluğum, yarasına döndüğüm, sözümün sahibi Sevmenin, dünyayı sevmek olduğunu senden öğrendim.
Sayfa 9
Ağlamadan dillerim dolaşmadan yumruğum çözülmeden gecenin karşısında şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı üzerime yüreğimden başka muska takmadan konuşmak istiyorum. Şehre neden esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
Reklam
"Bitirdim ben... Koydum lavtamı bir kenara, Neşeli gölgeler sallanıp dururken Mor yoncalar arasında Ne ses var artık, ne de seda... Bitirdim ben... Koydum lavtamı bir kenara, Bir zamanlarmış o ardıçkuşları gibi ötüşüm Erkenden, çiy düşmüş çalıların arasında; Kesildi şimdi sesim soluğum. Artık bitkin bir ketenkuşuyum, Tükendi bildiğim tüm şarkılar, Ve şakıdığım o anlar. Bitirdim ben... Koydum lavtamı bir kenara."
...soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine Kapılıp gidiyorum saçının sellerine...
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
Birden karşıma çıksan, soluğum kesilir - dilim tutulur; ince bir alev dolanır derimin altında; gözlerim kararır, …
Kalçamı kavrayıp beni kaldırarak istediği açıya getirdi. Kalçasını çe­virip aletini içimde hareket ettirerek beni öyle şiddetle ken­dine çekti ve o kadar derinlerime daldı ki acıdan soluğum ke­ sildi. Cinsel organımın dudakları aletinin en dibine yapışmış, kalın kökünün çevresini sarabilmek için kocaman açılmıştı. Hepsini almıştım, her santimini; tamamen doluydum ve bu­na bayılıyordum.
Sayfa 260
"Yarabbi, ne kadar güzel!" diyordu, içinden; "İnsan nasıl bu kadar güzel olabilir? Bu beyaz ten, bu havuzlar gibi derin gözler, bu içlerinde ruhun ışığı parlayan gözler; insan, gülümsemesini bir kitap gibi okuyabilir. Ne güzel dişleri var... Hele başı... Omuzlarının üstünde ne güzel duruyor, bir çiçek gibi sallanıyor... güzel kokular saçıyor sanki. İşte, kalbim yerinde durmaz oldu gene... Yepyeni bir şeyler duyuyorum... Ah yarabbi, bakmaya doyamıyorum! Soluğum kesiliyor!"
Sayfa 244Kitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.