Katalin Sokağı’na on yıldız vermişim. Koca bir mart ayını on yıldız verebileceğim bir kitaba rastlamadan geçirmişim. Tam nisanı da böyle bitiriyordum ki
Adalet Ağaoğlu imdadıma yetişti. Kadınlar ellerinin değdiği yeri nasıl da güzelleştiriyorlar dedim içimden. Her şey de olduğu gibi edebiyatı da bir çiçek bahçesine çeviriyorlar.
Elena Ferrante…oturdum düşündüm, ne çok kadının ruhuna konuk olmuşum meğer. İyi ki varsın edebiyat dedim.
Fakat kendi topraklarının kadın yazarlarını okumak çok daha başka. Anlattıkları çoğu şey senin de kaderin çünkü, gözyaşları senin gö yaşın, kederleri senin kederin. Sen de mi yaşadın bunu diyorsun, bunu ben yaşadım bunu annem yaşadı, şunu da komşu kızı, ilkokul arkadaşım… sonra şaşırmıyorsun bu kader ortaklığına. Ne de olsa biz aynı toprakların gülleri, laleleri değil miyiz? Aynı havayı soluyup, aynı sulardan beslenmedik mi? İyi ki var kadın romancılarımız, yoksa kim anlatırdı yazmamış olan onca kadını?
Bir iş daha edindim kendime. Türk kadın romancıların eserlerini keşfe çıkmak. Lakin önce birazcık
Thomas Mann sularında yüzüp Alman edebiyatınının atmosferine dalmam lazım.
Ah! Bir hapishanede olmak ne büyük alçalma! Burada her şeyi kirleten bir zehir var. Burada her şey, hatta on beş yaşında bir kızın şarkısı bile yozlaşıyor! Burada bulduğunuz kuşun kanadında çamur vardır; koparıp kokladığınız güzel bir çiçek iğrenç kokular yayar.
Çok fazla şiir kitabı okumadığım için başta belirtmem gereken husus, kitap hakkında her ne yazarsam yazıyım düşüncelerimin sizi olumlu ya da olumsuz etkilemesini istemiyorum... Zaten bunu kendimde yeterli görmüyorum.
İncelemeye başlamadan önce yazarı hakkında da birkaç birşey eklemek isterim.. 2017 yılından beri bu uygulamayı
Kanaatimce kıskançlığı zarif şekilde ifade edememenin en yaygın nedeni kadın ve erkeklerin kıskandığını söylemeyi bir zayıflık işareti saymalarıdır. Başka durumlarda sevdiğini ifade edebildiği hâlde, kıskandığını söylediğinde eşinin bunu zayıflık olarak algılayacağını sanmak. Başka bir yanlış kanı da, "Seni kıskanıyorum çünkü seni seviyorum," demenin karşıdakini şımartacağıdır. Bu son derece yersiz bir kabuldür.
Hülasa, seven insan kıskanır. Bu zarif biçimde dile gelebilmelidir: "Seni kıskanıyorum, çünkü seni seviyorum," demek inanın binlerce çiçek kadar etkilidir.
Ah! Bir hapishanede olmak ne büyük bir alçalma! Burada he şeyi kirleten bir zehir var. Burada her şey, on beş yaşında bir kızın şarkısı bile yozlaşıyor! Burada bulduğunuz bir kuşun kanadında çamur vardır; koparıp kokladığınız güzel bir çiçek iğrenç kokular yayar.
Kitap sıkmadan, saran bir yapısı var. Gece için baş ucu olarak koymuştum ve 2 saatte bitirdim. Ve kesinlikle pişman olmayacağınız bir kitap, öneririm.
Kitap Bay R'ye bilinmeyen bir kadından isimsiz gelen bir mektup alması ve mektupta kadının ona olan aşkı ve bence takıntı olan bu hislerini okumasını anlatıyor. Takıntı diyorum çünkü çok küçük
Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu. Bu ışıklı geniş pencereler, bu güzel güneş, bu mavi gökyüzü, bu güzel çiçek artık bir kefenin rengi gibi beyaz ve solgundu.
Sayfa 49 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Gitti gelmez bahar yeli;
Şarkılar yarıda kaldı.
Bütün bahçeler kilitli;
Anahtar Tanrı'da kaldı.
Geldi çattı en son ölmek.
Ne bir yemiş, ne bir çiçek;
Yanıyor güneşte petek;
Bütün bal arıda kaldı.
Sayfa 154
Kitabı okuyor
Otuz Beş Yaş
Otuz Beş Yaş
Cahit Sıtkı Taranc
Gitti gelmez bahar yeli;
Şarkılar yarıda kaldı.
Bütün bahçeler kilitli;
Anahtar Tanrı'da kaldı.
Geldi çattı en son ölmek.
Ne bir yemiş, ne bir çiçek;
Yanıyor güneşte petek;
Bütün bal arıda kaldı.
Yazı yazmam için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım. Küçücük hürriyetler değil, alabildiğine yüz verilmiş bir çocuk hürriyeti istiyordum.