İbni Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: "Kul ayağını bu dünyaya ilk bastığı andan itibaren Rabbine doğru yolculuğa başlamıştır. Yolculuğunun müddeti kendisine biçilen ömrüdür. Ömür, insanın bu dünyada Rabbine doğru yapmış olduğu yolculuğun müddetidir. Günler ve geceler ise onun yolculuğundaki duraklarıdır. Yolculuk son buluncaya kadar her bir durak diğerini takip edecektir. Akıllı kimse karşılaşacağı her durağı önündeki bir pazar olarak görür ve oradan kazanarak çıkmak için çaba sarf eder. Birini aştıktan sonra diğer durağı aynı şekilde değerlendirmek için uğraşır. Zamanı uzun kabul etmez, böylelikle kalbi katılaşıp uzun emel rüyasına kapılmaz. İşlerini sonraya bırakıp ertelemez. Bilakis ömrünü önünde duran tek durak olarak hesap eder. Böylelikle elinde bulunan tüm imkânlarla o durağı hayırla aşmak için çabalar.
İnsan bu âlemde yolcu gibidir. İlk durağı beşik, son durağı ise mezardır. Asıl memleketi ya cennet ya da cehennemdir.
Reklam
İnsanı insan yapan şey
Evet, dedim, bizi hayvanlardan ayıran şey, gene senin deyişinle bu aptallıklar olacaktır; son derece çocuksu olabilirler belki de öyle oldukları için önemlidirler. Üstelik atom bombasından, Sputnik’ten, kıtalar arası giden füzelerden çok daha çocuksudurlar. Ve bu manasız şeylerin artık üretilmediği gün insanlar mağara devrindeki gibi sefil, çıplak solucanlara dönecektir. Çünkü bir karınca yuvası ile, bir köstebek çukuruyla modern teknik arasındaki fark son derece küçüktür; belli belirsiz bir şeydir; oysa bir karınca yuvasıyla… Schiasso gene iğneleyici bir biçimde, on satırlık bir şiir arasındaki fark mı? Diye sordu.
Sayfa 257
Son alıntı bitti :))
Hikâyeyi bilirsiniz: Hayatında ilk defa kiliseye giden bir Hıristiyan delikanlı, orada Hz. İsa'nın bir Yahudi tarafından Romalı yöneticilere ihbar edildiğini ve yine Yahudiler tarafından çarmıha gerilme cezasına sürüklendiğini öğrenir. Kiliseden çıktığında yolda rastladığı ilk Yahudinin üzerine çullanır ve "Sizi gidi çıfıtlar sizi, İsa Efendimize ihanet edip onu eziyetle öldürürsünüz ha!" diyerek dövmeye başlar. Dayak yiyen Yahudi, bir yandan kendini korumaya çalışırken, bir yandan da, "Vurma delikanlı, senin söylediğin olay yüzlerce, binlerce yıl önce geçmiştir." demektedir. Delikanlı bu sözlere cevap olarak: "OIsun" der, ben daha yeni öğrendim."
Sayfa 412Kitabı okudu
RAB'DEN KORKUYOR MUYUZ?
Bu bölümün başlığı muhtemelen pek çok Hristiyan'ın üzerinde çok az düşündüğü önemli bir konuyu ortaya koyuyor. Üzerinde ne kadar da az düşünülse, bu (zarar görme pahasına göz ardı ettiğimiz) oldukça önemli bir konudur. Kutsal Kitap'ın Rab korkusu hakkında söyleyeceği çok şey vardır, ancak Hristiyanların büyük bir çoğunluğu bu kavramı
Sayfa 99 - GDKKitabı okudu
Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olamam bu derde düşeli ... Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı d uysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Raslaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi ... Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
Reklam
Sonsöz-Gündüz Vassaf
Burada geçirdiği yılları ve mahkûmların öykülerini, ilk olarak gazetede tefrika edilen Ölü Bir Evden Hatıralar adlı eserinde (1860) yazan Dostoyevski, Sibirya’dayken “devrimci” geçmişinden pişman olmuş, Çar II. Aleksandr’ın tahta geçmesiyle ona methiyeler yazıp nüfuzlu dostlarını araya koyarak affı için girişimlerde bulunmuştu. Günün yasaları ve
Üşümesinden belli içimin : bitiyor yaz. Ufuk kör bir gözün ardı kadar boş. Geçiyor son kuş sürüleri Mumların titrettiği bir katedralde dinlediğim orgun sönüp giden yankısı gibi dinliyorum kanatlarının sesini Ey üzünç diyorum : Yaşamının toplamı koyakların ıssızlığından damıtılmış bana kalan tek bilgelik.
Erilleşen Güçlü Kadın
Bu kadının duvarlarının dışında kalan dünyada belki de ondan çok hoşlanan ama asla bunu ona söyleme fırsatı bulamayan pek çok erkek vardır. Ama kadın bunun farkına bile varamaz. O kendi kurduğu konfor alanında sessiz, ilgisiz, uzak ve gururludur. Yalnızdır. Yalnızlık onu güçlendirir. Zaten hayatını, bu gücü elde etmeye adamıştır. Bu güç, gitgide onu erilleştirir, ama bunu da fark etmeyecektir. Artık erkekleri zayıf bulmaya başlar. Kolayca aşık olamaz. Ne kadar da güvenli bir alandır bu onun için, çünkü aşık olmaması onu acıdan uzak tutacaktır. Ama bilinçli zihniyle hep hayran olabileceği bir beyaz atlı prensin hayalini kurmayı ihmal etmez. Bağlanma sorunu vardır. Kolayca evlilik kararı alamaz. Çok yakın ilişkilerinde muhakkak sorunlar yaşar. İletişim problemleri vardır, çünkü duygularını saklamayı ve son derece kontrollü bir şekilde söylemeyi öğrenmiştir. Bu kadının dışardan görüntüsü ise çok farklıdır. Soğuk, bencil, kendini beğenmiş, egosu yüksek biri gibi durur. Oysa sadece korkuyordun Hep beyaz atlı bir prensin gelip elinden tutacağını, onu bu duvarların ardından çıkartacağını hayal eder, ama o prens asla gelmez. Gelse bile kalbi ona değil, kendisinden kaçıp uzaklaşacak, duvarlarının içine gelmek için uğraşmayacak bir erkeğe aşık olur. İnadına korkuları ile yüzleşir.
Sayfa 77
Son mum söndürüldü, bir an her yer karanlık oldu, perdeler bir anda açıldı ve hayret nidaları eşliğinde dolunay odanın içine doldu. Valsin sonuna gelindi ve bu etkinliğin, herkesin onlara ait olmayacağından korktuğu bir gelecek için nostalji olduğunu anladı. Sanki yarının ne getireceği şimdiden biliniyordu ve sadece bu gece değişime açıktı.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.