Sahi sevgi neydi ,evet sevgi emek vermekti.
 Papatyanın hikayesi Koskoca bir bahçede harikulade çiçekler içinde bir papatya..Ve papatya aşık olmuş, yanmış tutuşmuş Ak sakallı bahçıvana..Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce çiçeğin arasından Onunla, sadece onunla saatlerce ilgilensin.. Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş.. Sadece ona değsin makası, Sadece ona gülsün dudakları..
Yahya Kemal öldükten sonra, onun notları arasından, içerisinde kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıktı. Şöyle yazıyordu zarfta: “Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir… Koparıp verdiği bu ili yaprağı daima muhafaza edeceğim…” Celile, Yahya Kemal ile olan ilişkisinden umudu kesince Paris’e gitmiş ve giderken de onunla Sirkeci Garı’nda vedalaşmıştı. İşte Yahya Kemal’in ünlü şiiri Sessiz Gemi, büyük aşkı Celile’nin vapurla adadan ayrılıp İstanbul’daki evine dönerken yaşadığı hisleri anlatır… Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu! Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden. **musikidergisi.net sayfasından derlenmiştir
Reklam
Kimin fikriydi aşkı yürekte saklamak? ve kalpleri kiralık evlere benzetmek.. kimin işi zordu ayrılıkta.. veda edenin mi yoksa bir vedayı evlat edinenin mi? kimin yüzüne tükürmeliydi hayat, maske takanın mı yoksa o maskeyi indirenin mi? bir kadın kiminle sevişmeliydi, kime sarılmalıydı kolları ya da kimin koynunda olmalıydı…, cebi paralının mı, yoksa uğrunda paralananın mı? kimdi dost.. birlikte dinlenen şarkılar mı, geçip giden yıllar mı, yoksa pastanın üzerinde söndürülen mumlar mı? ve neden eşit dilimlenmezdi acılar, gelen davetsiz misafir çoktu,ondan mı? kimdi aşk, yanında olan mı terk etmemecesine, yoksa kalarak acıtan mı gitmemecesine? bir adam, bir kadını ölüm onları ayırana kadar mı sevmeliydi, yoksa kadın tutku bitince ölümü beklememelimiydi? adresler başka aldatmalar aynı değilmiydi? saatler ihaneti gösterdiyse gecenin geç vakitlerinin günahı neydi? severek ayrılma modasını ilk başlatan kimdi, kimin fikriydi sonsuza kadar dost kalmak? kimdi aşkını ilk kağıtlara yazan.. masumiyeti bir otel odasında bırakan kimdi? son gece son sigarayı içmek için sevişmek kâfimiydi? yoksa kapılar kapanınca ayak seslerini dinleyip ağlamak mı marifetti? giden kimdi, kalan kimindi? bu ayrılığı kim icad etti? ve geri dönmemeyi gidenlere, kimler öğretti?
Yahya Kemal Beyatlı
Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
Genç adam da ararmış Aşkı ararmış O kitaplarda okuduğu filimler de seyrettiği Hayalini kurduğu rüyalarda gördüğü aşkı aramış yıllar boyu Bir gün bir kütüphaneden bir kitap almış Oturmuş sabaha kadar okumuş yutmuş o kitabı ezberlemiş Bazen sayfaları birbiri ardınca çevirmiş Tekrar okumuş Tekrar okumuş Ve o kitapta ki aşka vurulmuş genç adam
Yahya Kemal Beyatlı
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu! Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.