her bir atomuna ayrı özellikleri vermiştir. Bu, nitelik gerektirir. Melissos, birth sonsuz, hareketsiz ve yoğunluktan yoksun olduğunu söylemişti. Bir atom bunların hiçbiri değildir. Leukippos ise, teorisini sadece az önce bahsettiğimiz minimal yon temlerle değiştirdiği Parmenides'e dayanıyordu. Var olan yine de üretilmemiş ve yok edilemez
"Sonsuz Biçim'e" şiirinden
Ey soyumdan ve aşkımdan yana olan kalbim, her şeyden umut kesilir, her şey kırık sen ufalınca...
Reklam
Chris Marker ve Alain Renais anımsamanın acı dolu işleyi­şine vurgu yapıp sürecin değişken ve tedrici uygulanışına imada bulunmuşlarsa da, Tarkovsky için "düşlerin yorumuna"na yönelik herhangi bir analitik yaklaşım bulunmaz. Kalp çarpınusından ayrılmayan bilinçdışı engel, yas ve melankolinin ikililiğini korur, çünkü bu ikisi Tarkovsky'e göre ayrışamaz. Her an aynı şeyi anlatır: Yatıştırılamaz yakınma tonuyla yasın acısı ve yok olmanın melankolisi, deneyimi şaşırtıcı bir sanatsal biçim içerisinde görkemli bir şekilde çerçeveler. Zamanın boyutları birleşir, uzun ya da daha geçici olaylar heyecan verici bi­çimde karışır: Düşmüş bir çantanın içindekilerin toplanması ya da bir çocuğun kaderi hakkındaki önemli tartışma hiçbir bi­çimde -ağırlık ya da süre olarak- farklılık göstermez. Bilinmeyen bir kadının ziyareti; aynayla sık sık yaşanan diyalog; ya da kadın karakterin güzel saçlarını -bir tören edasıyla- yıkayıp toplaması, acımasız hassasiyet ve hafızaya ait imgelerin kesinliğiyle karakterize olarak filmin vurgularını oluşturur. Ve yine de baskın duygu filmin birliğidir, çünkü alışılmadık zenginlikte bir dokuya, atmosfere ve sonsuz bölünmeleriyle doygunlu­ğa sahiptir. Bach ve Pergolesi'nin müzikleri dinsel olmaktan çok, filmin hassas, duygu dolu atmosferinin birer parçasıdır.
sonsuz biçim'e
... ey güzel mavi güneş, sen çekici misin bir ustanın çekimserlik artınca kahramanlık azalınca durdum sarı güller gibi ilkyazına bir hastanın biraz askerce, biraz aşk gibi, biraz kalınca ey soyumdan ve aşkımdan yana olan kalbim her şeyden umut kesilir her şey kırık sen ufalınca oysa son provasını yapıyoruz bir büyük destanın sonsuz bir biçim olacak o herkes katılınca
Yok olmanın korkutuculuğu hakkında
“Ama ben ne olacağım?” diyorum Bayan Delbene'e, “bu karanlık beni ürkütüyor, bu sonsuz yok oluş korkutuyor." “Söyle bana lütfen, dogmadan önce neydin?” karşılığını veriyor bu dâhi kadın. “Düzenlenmemiş, henüz hiç biçim almamış ya da senin hatırlayamayacağın biçimde maddeyle dolu bir iki parça, işte, doğa yasaları uygun bulduğunda yeni varlıklar örgütlemeye hazır bu aynı madde kısımları haline geleceksin. Zevk alıyor muydun? Hayır. Acı çekiyor muydun? Hayır. Çok güç bir durum mudur bu? Asla acı çekmeme kesinliğine her türlü zevki feda etmeyecek bir varlık var mıdır? Bu pazarlığı yapabilse ne olur? Atıl, hareketsiz bir varlık. Ölümden sonra ne olacaktır? Kesinlikle aynı şey. Mademki doğa yasası sizi eğer hâkim olabilseniz seve seve kabul edeceğiniz duruma kesin olarak mahkûm ediyor, acı çekmek neye yarar? Eh, Juliette, hep olmayacak olmanın kesinliği hiç olmamış olmaktan daha mı umut kırıcı?
Sayfa 96 - Fol, 2.Basım, Kasım 2022
Sonunda o kadına rastlamıştı, bir gün gelip karşılaşacağına dair uzaktan uzağa bir umut beslediği kadına. Masada onun yanında oturmuştu. Onun elini elinde hissetmiş, gözlerinin içine baktığında güzel bir ruhun hayalini görmüştü. Bu ruhun pırıldadığı gözlerle, bu ruha bir ifade, bir biçim kazandıran et yığını olarak düşünmemişti, bu, onun için
Sayfa 39 - Kitap ZamanıKitabı okudu
Reklam
67 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.