İki büyük dünya savaşına isabet etmiş, savaş karşıtlığı ve Yahudi kimliği nedeniyle yelkensiz bir tekne gibi ülkeden ülkeye sürüklenmiş; vatanından, ailesi ve sevdiklerinden ayrı düşürülmüş hatta annesinin cenazesine dahi katılamamış bir yaşam… Üstelik gençlik yıllarında özgürlüğü, barışı ve huzurlu yaşamı iliklerine kadar yaşamış birisi için ne kadar da ağırdır.
Zweig bu otobiyografisinde bizleri acılarına ortak ediyor. Savaşın cenneti nasıl cehenneme çevirdiğini birinci ağızdan anlatıyor. Aşırı milliyetçilik afyonu ile uyuşturulan kitleleri kullanarak insanların hayatlarından koparılışı, yerinden edilişi ve ötekileştirilişine şahitlik ettiğim bu kitabın son sayfasını çevirdiğimde, hayatı savaşlarda geçmiş Mustafa Kemal ATATÜRK’ün şu sözü aklıma geldi: “Savaş, zorunlu kalınmadıkça cinayettir.”
Dünün Dünyası böyleydi. Yarının dünyasının dünün dünyasından farklı olmasını istiyorsak böyle şapkayı önümüze koyup bir düşünmeli.