Bu fikir, çık aklımdan ;)
Peki, kitaplarla ne yaptı dersiniz? Oralı bir duvara bulup, şu boşta gezen ve tahtayı çimentoymuşçasına kullanabilen, hasır çatıyı yahut bir pencereyi telle tutturan, parmak kalınlığında çiviler çakan, taş yontan ve yaptıkları işin sonucu asla öngörülemeyen yahut belli olmayanlardan birini tuttu. Para aldığı sürece şu hiçbir şey sormayıp istenilen her şeyi, herhangi bir şekilde yapan adamlar var ya, onlardan biri işte. Ne de olsa orada kendileri oturmayacak, öyle değil mi? Carlos, Rocha'ı duvarcıdan pencere çerçevelerinin ve kapının kirişlerini kuma çakmasını ve taştan bir baca yapmasını talep etti. Kerpiç evin bir kenarına bakan baca yapıldığında, pencerelerle kapıların temeli oluşturulduğunda ondan çimento bir zemin döşemesini ve bu çimentonun üzerine, inanın söylerken bile tüylerim ürperiyor, kitaplarını tuğla tuğla örmesini istedi.
Sayfa 64 - Jaguar Kitap
224 syf.
·
Not rated
Yazar dördüncüsü olan bu kitabında, Seyyah olur ve Fesleğen’inin peşine düşer. Sevdiğinin sevdirdiği yolda; özlemle, hüzünle, gözünde yaşlarla ilahi bir aşka, ilahi bir aşkla yürür. Ve okurlarına bu kitabı bitirmek için değil; anlamak, gelişmek ve değişmek için okumalarını önerir… Sevmek insanın ateşidir. Sevdin mi ateşin yükselir, içten içe
Eyvallah 2
Eyvallah 2Hikmet Anıl Öztekin · Hayy Kitap · 20175.5k okunma
Reklam
544 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Nasıl Yapmalı 1-2 (İki cilt) - Nikolay Gavriloviç Çernişevski
Kitap: Nasıl Yapmalı 1-2 (İki cilt) Yazar: Nikolay Gavriloviç Çernişevski Yayın Bilgileri: Yar Yayınları – 9.Baskı – Haziran 2005 Çernişevski “Nasıl Yapmalı?” isimli bu romanını dört aylık kısa bir süre içerisinde Saint-Petersburg’daki Peter ve Paul kalesi zindanında kaleme aldı. (4 Aralık 1862 ile 4 Nisan 1863) Bu kadar kısa sürede yazılmış bir
Nasıl Yapmalı (2. Cilt)
Nasıl Yapmalı (2. Cilt)Nikolay Gavriloviç Çernişevskiy · Yar Yayınları · 2015449 okunma
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
03 Haziran 1972: Türkçüler Derneği Kurultayı MHP ile İlişkiler Kopuyor Türkçüler Derneği ile MHP arasındaki ilişki, 03 Haziran 1972 Cumartesi günü yapılan Türkçüler Derneği Kurultayı'nda kopmuştur. Kurultayda Muzaffer Eriş başkan, Orhan Tuncer ikinci başkan, Abdülhalûk Çay genel yazman, Erdoğan Saruhanlıoğlu genel yazman seçilmişlerdir.
Atsız Taşınıyor-Bostancı'daki Evin Şartları Çok Kötüdür Hacaloğlu'na yazılan 05 Aralık 1972 tarihli mektuptan Atsız'ın Bostancı'daki daireye de nihayet taşındığını öğreniyoruz. Evin kaloriferleri ve elektrikleri henüz çalışmamaktadır, kitaplar da eve sığmamıştır. Atsız'ın bu yeni evi, Bostancı'da dört katlı bir
Reklam
Bir Gecelik Tutuklanma: 14 Mart 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Atsız'ın tutuklandığına dair bir haber vardır: "Yazar Nihal Adsız, hakkında kesinleşmiş bulunan bir yıl iki ay hapis cezası için çıkarılan yakalama müzekkeresi uyarınca Emniyet Müdürlüğü İnfaz Bürosu tarafından dün tutuklanmıştır." (Akgöz 2016: 232'den). 12/13
Benim gökyüzüne bakmamam gerekir belki de. Bakışlarımı yöneltmem gereken yer, olasılıkla kendi içim. Kendi içime bakıyorum. Derin bir kuyunun dibine bakarmış gibi. Orada şefkati görebilir miyim acaba? Hayır, göremiyorum. Orada görebildiğim, benim şu her zamanki doğamdan başka bir şey değil. Kendime özgü, inatçı, uyumlu olmaktan uzak, sık sık kafasına göre hareket eden, yine de sürekli kendinden kuşku duyan, sıkıntıyla karşılaşsa bile orada gülünebilecek, hatta gülünçlüğe yakın bir şeyle-ri bulmaya çalışan bir doğam var. Bu doğamı eski bir Boston çanta gibi taşıyarak uzun bir yol aldım. Hoşuma gittiği için taşımış değilim. İçindekilere oranla aşırı ağır, görünüşü de iç açıcı değil. Yer yer aşınmalar da görülüyor. Ama taşıyabileceğim başka bir şey yoktu, yapabileceğim başka şey de yoktu, bu yüzden taşıdım işte. Fakat artık onu taşımaya alıştığımı da söyleyebilirim
"Her şeyi kirleten bir zehir var orada. Her şey soluyor, hatta şu on beş yaşındaki kızın şarkısı bile! Orada bir kuş buluyorsunuz, kanadında çamur var; güzel bir çiçek alıyorsunuz elinize, kokluyorsunuz onu: Pis kokuyor."
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Şu mantığı çok iyi anlamak lazım: Mesela televizyonlar "Gazze'de iki bin kişi öldü." diyor. Hiçbir manası yok! Neden? Çünkü onların nazarında orada ölen adamın bir anlamı yok. Akan petrolün anlamı var. Bunu bizim kabullenmemiz mümkün değil ama hiç olmazsa anlamalıyız. Bunu adam söylüyor zaten. Saklamıyor ki! Bu bir anlayıştır.
Reklam
22 Şubat 1962: Türkçü Gençler Atsız İçin Telaşlanıyor: 27 Mayıs ihtilali ve 13 Kasım tasfiyesinden sonra ordu içindeki dalgalanmalar devam etmişti. Silahlı Kuvvetler Birliği adı altında bir cunta kurulmuş ve cunta Millî Birlik Komitesi üzerinde baskı uygulamaya başlamıştı. 15 Ekim 1961 seçimlerinin sonuçlarından memnun olmayan bazı general ve
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
Anneler, babalar... Yalnız bırakmayın şu gençleri ne olur!
"Bu çocuklar konuşmak istiyorlar; dertleşmek, bilmediklerini öğrenmek istiyorlar. Kiminle konuşsunalr? Arkadaşlarıyla mı? Onlardan ne öğrenecek. Onlar da konuşmaya muhtaç. Bu çocukları saçıyla, sakalıyla, dualarıyla baş başa bırakıp, onlarla dertleşin. Bana anlattıkları sorunları, rahatça size de anlatsınlar. Öğüt verin onlara. Onlar bir güvene, bir desteğe, deneyimli insanların öğütlerine muhtaç."
"Bir yandan çok güzel, diyorum, sanki dünya yepyeni bir yer gibi, hani derler ya, yeniden doğmuş gibi oldum, evvelden bildiğim hiçbir şey aynı gelmiyor. Bir yandan da çok yoruluyorum, içim yoruluyor, her şeye baştan başlamışım gibi, baştan öğreniyorum, her tarafta bir güzellik var ama işte onun da fazlası ağır geliyor, sokakta yürüyorsun, birinin yüzüne bakıyorsun, güzel geliyor, güzel de denmez ya ona işte, böyle heyecan veriyor sana, bu böyle olmuş, nasıl da olmuş, olmayabilecekken olup- benim gibi işte, orada yürüyorum ama yürümüyor olabilirdim, evde de olmayabilirdim, hiçbir yerde- ve güzel işte, orada olabiliyorum, havayı içime çekebiliyorum, mucize gibi bir şey, diyorum, böyle nefes almak nasıl bir mucize, halbuki her an kesilebilir, tık, bir anda şu sokak, şu günbatımı, hepsi kararıp gidebilir ama işte hâlâ var."
Sayfa 58 - ÖmürKitabı okuyor
Sen
Çok garip değil mi, ,insanların zihninde birçok farklı SEN olması... Kimisi seni çok konuşmayan utangaç kişi olarak biliyor, kimi seni susmak bilmeyen sinir bozucu kişi olarak biliyor. Bazısı seni soğuk ve huysuz olarak görüyor, bazısı da şefkatli ve nazik olarak görüyor. Olayın özeti şu ki; Sen olarak düşündüğün kişi yalnıza senin için var ve sen bile onun gerçekten kim olduğunu bilmiyorsun. Tanıştığın her kişi, ilişkinin olduğu herkes ya da sokakta göz göze geldiklerin, zihinlerinde, senin birer versiyonunu oluşturuyorlar. Annen, baban veya kardeşin için olduğun kişi, iş arkadaşların, komşuların veya dostların için aynı değil. Orada, birilerinin zihinlerinde binlerce SEN versiyonu mevcut. Her versiyonda bir SEN mevcut. Tüm buna rağmen, sendeki SEN bile bir kişi değil aslında. Diğerlerinin zihnindeki var olan SENlerden, sen sorumlu değilsin. Yalnızca diğerleri oksijenini vermeye devam ettiği için var olan SEN versiyonları mevcut. Ve sırf başkalarını mutlu etmek için, diğer SENleri canlı tutmak zorunda değilsin.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.