Bir akıl hastanesi, hemen önünde deniz ama tüm pencereler denizin tersi istikametinde. Bir konferans için hazırlık var. Davetliler, dinleyiciler yerlerinde. Bir de anlatıcı var. Bu konferanstan bir görüntü ile başlıyor anlatmaya hikayeyi. Sonra alıyor anlatısını kişiye, kişiden ailesine, oradan üst kuşak aileye gidiyor. Oralarda yeni yeni kişilere, yeni yeni havadislere, yeni yeni coğrafyalara , orada tanıştırdıklarının alt kuşaklarında ki kişilere , oradan hastanedeki karakterlere yeniden vs. diye sıralayıveriyor tek nefeste. Böyle gide gele birçok kuşağı, birçok karakteri, birçok farklı olayı ve gariptir her birini muntazam bir şekilde bağlayarak ortadaki tek bir mekanda yani hastanede toplayıp, birleştiriyor finalde. Böyle dedikodu üstadı görmedim ben. İşin nahoş tarafı şu ki hikayelerin hiçbiri gönül açıcı değil. Sapkınlık, şiddet, ahlaksızlık vs. Bir iki hoş karakter var, onların da aileden yana dertleri var. Peşpeşe eklenen hikayelerin bir sonuca varmayışı bir noktadan sonra "e hadi bağla hikayeyi" moduna getirdi beni, 536 sayfa zira. Sonlara doğru artık tahammülüm kalmasa da final sahnesi için katlanmak gerekti. Finali de tüm hikayeler gibi trajedi