Şükrü Erbaş’ın “İçimde bir çocuk, yalınayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek.” dizelerine,
“Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş,
yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür Hanım?” dizesini ekliyorum. Ve sonra “Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi” diyen Sezai Karakoç dizesinde başımı göğe kaldırıp Edip Cansever ile yeniden umuda sarılıyorum “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor.”
Sizce de öyle değil mi?