Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sultan Melikşah'ın Babası Alparslan'ın Kabrini Ziyareti
Tarihler 1066'yı gösteriyordu. O günlerde veliaht olan Melikşah, babasıyla Cend'e gidip dedesinin kabçini ziyaret ettiği gibi yıllar sonra bir başka kabir ziyareti için yeniden Merv'e gelecekti. Babası Alparslan, Malazgirt sonrasındaki Karahanlı seferinde şehit edilecek ve kendi babası Çağrı Bey'in yanına, Merv'e defnedilecekti. Yıllardır yüzünü batıya dönmüş, Akdenizden Karadeniz'e uzanan sınırlarıyla denize nazır bir Büyük Selçuklu oluşturan Sultan Melikşah, babası Alparslan'ın kabrine gelirken yanında bir avuç kum getirdi. Akdeniz ve Karadeniz sahillerinden getirttiği bu kumu babasının kabrine bırakırken gözyaşlarıyla şu cümleleri söyledi: “Baba müjdeler olsun! Oğlun dünyanın sonuna kadar hâkim oldu.”
Sultan Alparslan'ın Oğlu Melikşah'a Mirası
Tıpkı Fatih döneminde olduğu gibi Sultan Alparslan da oğlu Melikşah'a düzeni kurulu bir Selçuklu Devleti teslim etti. Ordu yeni bir sistemle güçlendirilmişti. Selçuklu'nun başını ağrıtacak büyük güçler kontrol altına alınmıştı. Karahanlılar ve Gaznelilerden Gürcü krallıklarına, Şii Büveyhilerden Kirman sultanlarına, Doğu Roma İmparatorluğundan Orta Doğudaki Mervanilere ve Mirdâsilere kadar herkes Büyük Selçuklu'ya boyun eğmişti.
Reklam
Türkmen Göçü ve Kudüs'ün Türkler Tarafından Fethi
Şimdi gelelim Alparslan dönemine. Sultan Alparslan, arncasının politikalarını aynen devam ettirdi ve 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile Doğu Roma' nın belini kırdı. Artık ikinci düşmanla ilgilenebilir, Fatımilerin üzerine yürüyebilirdi. Ancak 1072'deki talihsiz ölümü, Alparslan'ın Fatımi Seferi'ni başlamadan bitirdi. Yerine geçen oğlu Sultan Melikşah ise Filistin ve Suriye meselesini çözmek için Atsız adında bir Türkmen beyini görevlendirdi. Alparslan'ın Romanos Diogenes'i karşılamak üzere Azerbaycan'a çekildiği günlerde Suriye topraklarına büyük bir Türkmen akını gerçekleşti. Bunlar Selçuk Bey'in oğlu Aslan Yabgu'ya bağlı Türkmenlerdi. Başlarında da Atsız, Kızıl ve Şöklü gibi beyler bulunuyordu. Kudüs' e bir saat uzaklıktaki Ramle'ye yerleşen ve burayı kısa sürede bir kültür ve sanat şehrine dönüştüren Türkmenlerin yeni hedefi Kudüs'tü. Atsız Bey önderliğinde kuşatılan şehir kolayca ele geçirildi. Fatımilerin Kudüs valisi Türk kökenli idi ve eman verilmesi halinde şehri teslim edeceğini bildirdi. Selçuklular hiç kan dökmeden bu mukaddes şehre girdiler. Tarihler 1073'ü gösteriyordu. İlk cuma namazında Sultan Melikşah ve Abbasi Halifesi adına Sünni usulde hutbe okundu. Türklerin Kudüs hakimiyeti böylelikle başlamış oldu, Filistin'de Büyük Selçuklulara bağlı vassal bir Türkmen Devleti kurulmuştu ve bu devletin başkenti Kudüs'tü.
Sayfa 57 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Artuk Bey
Artuk Bey, Malazgirtten sonra Sultan Alparslan'ın Anadolu'nun fethi için görevlendirdiği ünlü komutanlardan biriydi. Önce Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile birlikte hareket etmiş, birlikte Yeşilırmak havzasını ele geçirmişlerdi. Ancak Süleyman Şah'ın Danişmendlilerle ortak hareket etmesi ve el, geçirdikleri toprakları onlara devretmesi üzerine, Artuk Bey Süleyman Şahtan ayrılmıştı.
Malazgirt Savaşı Sonrası
Nihayetinde 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile Doğu Roma'nın beli kırılmış oldu. Şimdi ikinci düşman ile ilgilenebilir, Fatımilerin üzerine yürüyebilirdi. 1072'deki talihsiz ölümü ile Alparslan'ın Fatımi seferi başlamadan bitti. Yerine geçen oğlu Sultan Melikşah ise Filistin ve Suriye meselesini çözmek için Atsız adında bir Türkmen beyini görevlendirdi.
Sultan Alparslan'ın (Yusuf El-Harezmi tarafından) Öldürülmesi
Sultan Alparslan Önüne gelen kaleleri fethederek ilerliyordu. Kuşattıkları Berzem Kakesi'nin kumandanı olan Yusuf el-Harezmi bir hayli direnmiş, nihayetinde kaleyi teslim etmeye yanaşmıştı. Ancak kaynaklara göre önemli bir kabahati sebebiyle kendisine ölüm cezası verilmişti. Sultan Alparslan'ın huzuruna getirilen Harezmi, yere çakılan
Reklam
Sultan Alparslan'ın Kızı ve Oğlu Malazgirt Savaşında Savaştı Mı?
Malatya Metropoliti Süryani Mihail, kendi tarih kitabında Malazgirt'i anlattığı bölümde Sultan Alparslan'ın kız kardeşinin oğlunun da savaşta yer aldığından bahseder. Bu bilgiler üzerine orada çalışma başlatan kazı ekibi, 1800 metre yüksekliğinde, son derece ıssız volkanik bir tepe üzerinde 70 civarında, her biri kıbleye bakan mezar tespit etmiştir.
Malazgirt Savaşı'nın Sonuçları
Malazgirt Savaşı'ndan sonra hepimizin bildiği üzere artık Anadolu toprakları Selçuklu fetihlerine daha elverişli hâle gelmiştir. Sultan Alparslan, Malazgirtte omuz omuza savaştığı beylerine Anadolu'da yerler ihdas etmiş, buraları kendilerine yurt yapma izni vermişti. Bu zaferle birlikte Avrupalılar Türklere hiç olmadığı kadar dikkat kesilmişti. Bundan böyle kendilerine ve dinlerine karşı en büyük düşman olarak gördükleri Türklere karşı daima silahlarını hazırlayacaklar, art arda gerçekleştirecekleri Haçlı Seferleri'nde Türkleri de hedef tahtasına koyacaklardı. Doğu Roma İmparatorluğu Türklerin gücünü ve hedeflerini artık çok iyi biliyordu ama iş işten geçmişti. Bundan sonra Anadolu'nun müdafaası adına kısa süreli savaşlar olacak, belli zamanlarda kurulan ittifaklardan sonra yeniden savaşlar olacak, ne var ki Anadolu'nun Türkler tarafından fethi kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşecekti.
Alparslan'ın yenik Roma imparatoruna ilginç bir sorusu olacaktır:
“Eğer siz galip gelip beni esir alsaydınız nasıl bir muamele gösterecektiniz?” Romen Diyojen kısa ve net bir şekilde kötü muamelede bulunacağını, kamçılatacağını, hatta öldürteceğini ifade eder. Ardından Sultan Alparslan'ın ikinci sorusu gelir. “Peki benim size şu an nasıl muamele edeceğimi düşünüyorsunuz?” Romen Diyojen, “Muhtemelen öldüreceksiniz ya da İslam ülkelerine gönderip teşhir ettireceksiniz, zayıf bir ihtimal ile de iyi davranıp serbest bırakacaksınız,” cevabını verir. Sultan Alparslan, Romen Diyojen'in tahtını kendi tahtının yanına getirtecek, tacını ona iade edecek, ona bir misafir gibi davranacaktır. Roma imparatoru ile bir barış anlaşması imzalanacak, Selçuklu askerlerinin nezaretinde kendi ülke topraklarına kadar uğurlanacaktır.
Malazgirt Savaşı Esnasında Sultan Alparslan'ın Allah'a Yakarışı:
“Ya Rabbi! Sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda cihat ediyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir. Bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret.”
Reklam
Malazgirt Savaşı / Sultan Alparslan:
"Ey askerlerim! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere yükselecektir. Benden sonra oğlum Melikşah'ı tahta çıkartınız ve ona itaat ediniz. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.”
Malazgirt Savaşı Öncesi Sultan Alparslan'ın Ordusuna Hitabı:
“Askerlerim! Yiğitlerim! Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün ben de sizlerden biriyim ve sizlerle birlikte savaşacağım. Bugün burada Allah'tan başka bir sultan yoktur. Biz ne kadar az olursak olalım, düşman ne kadar çok olursa olsun, bütün Müslümanların, zaferimiz için dua ettikleri şu anda, kendimi düşman üzerine atacağım. Ya zafer kazanırız, ya şehit olarak cennete gideriz. İsteyen benimle gelsin, isteyen geri dönsün. Ben İslam için, devletimiz için, ölüme koşuyorum. Beni takip. edenler ve kendilerini Yüce Allah'a adayanlardan şehit olanlar cennete, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaktır. Ayrılanları ahirette ateş, dünyada da alçaklık beklemektedir.
Malazgirt Savaşı Öncesi Sultan Alparslan'ın Namaz Kıldığı Mekânlar
Malazgirt Meydan Muharebesi'nden önce Selçuklu ordusunun ve Sultan Alparslan'ın namaz kıldığı üç mekân, tarihimizde son derece önemlidir. Bunlardan ilki Ani Ulu Camiidir. Bir diğeri Ahlat Ulu Camii'dir. Sonuncusu da bizzat savaş öncesi cuma namazının eda edildiği Malazgirt Ovası dır. Sultan Alparslan ulemanın tavsiyesi üzerine savaşı cuma gününe denk getirmişti.
Malazgirt Öncesi Alparslan'ın Harekâtları
Tarihler 1070'i gösterdiğinde Alparslan harekete geçti. Öncelikle Mekke ve Medine'deki usulsüzlüğe son verildi. Haremeynde hutbeler yeniden Abbasi Halifesi Kaim Biemrillah adına okunmaya başlandı. Halife, Sultan Alparslan'a Burhan-ı Emirü'l-Müminin (Müminlerin Emirinin Delili) ünvanını verdi. Tuğrul Bey, Büveyhoğullarını tarihten sildikten sonra bu icraat kolay oldu ama Urfa, Halep, Kudüs ve Şamda bu durumu sağlamak kolay olmayacaktı. Özellikle Kudüs, Şam ve Kahire Şii Fatımilerin elindeydi. Bu şehirler son derece güçlü surlarla çevriliydi ve içeriye girmek kolay olmayacaktı.
Selçukluların Şii Politikası
Tuğrul Bey Bağdat'ı Şii Büveyhilerin elinden kurtardıktan sonra Selçuklu dış politikası tamamıyla Şiiliğin siyasi temsilcisi olan Fatîmileri etkisizleştirmeye dönük olacaktı. Büyük Selçuklular Sultan Alparslan ve Melikşah dönemlerindeki en büyük askeri harekâtlar Fatımilerin etki alanını, dolayısıyla bizatihi Fatımi varlığını hedef alacaktı.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.