"Yanağımı okşayan bu korkak damla, hayatın ta kendisi aslında. Ağlamak da bir hareket değil mi? Yanağımdan süzülen ve ateş gibi yanan o ürkek damla şimdi toprağa düşmedi mi Suzan, döllemedin mi toprağı şimdi sen?"
"Kızım kalk ve büyü artık" diye fısıldadı sinemdeki ses "Çok yolumuz var, çok işimiz var. Yaşayacağız şimdi."
Doğruldum. Bir daha ölmek için yaşayacaktım şimdi. Anlıyordum ki korku tüneli hırpalanmış gövdemdi..
"Ayrılık bence gidenin, kalanın kucağında bir kucak kor bırakmasıdır," dedim.
"Siz çok yanmışsınız,” dedi.
Diyemedim ki: isterdim, kucağında bir kucak korla kalan ben olayım.
Baba neyse de,insan annesinin dokunaklı bir aşk hikayesi olsun istiyor. O hikayenin içinde büyüdüğü rahme işlemiş olduğuna, aşkla beslenerek doğduğuna inanmak, günahkârca bile olsa aşkı tatmış bir kadının çocuğu olmak ne güzel bir duygudur kimbilir.