Dünya zeval yeri,geçicilik varlığımızın gölgesinde bekliyor.Geçicilik, her tecrübeyi bir hayalete dönüştürür. Bugün varsın yarın yok. Öğleye düşmeyen şafak,akşama solmayan öğle,gecenin mezarlığına gömülmeyen akşam olmadı. "Çok güzelsin, biraz daha oyalansan!" mı demeliyiz dünyaya, gelip geçiciliğin sessizliğine gömülmeden önce? Yaşamak bir tekâmül yolculuğu, bütün bir yaratılış bize doğru akıyor ve biz de ona akıyoruz. Dünyayı biçimlendiriyoruz ama onun tarafından da biçimlendiriliyoruz.Hayatla sürekli bir alışveriş halindeyiz. Dünya içimizde birikiyor,belleklerimizde hikâyeler birikiyor. Bir güzel söz, bir latif insan, uğruna yaşanmaya ve ölünmeye değer bir fikir bizi varlığa raptediyor. Narin ve kısacık hayatlarımıza sonsuzun görkemli dokunuşu değebilir mi? İnsan tutunmak istiyor. Kalıcılıktan, ebediyetten bir rayiha arıyor. Kâinatın ışıltılı güzelliği, atomların mimarisi, nefes alışverişinin ritmi. Bunların arasına saklanmış bir ebediyet tılsımı olmalı, insandan geriye bir avuç tozdan gayrı kalacak bir şey. İnsan dünyaya güzel bir soru sormalı, kendine güzel bir soru sormalı. Belki o soruya güzel bir cevap verebilmek için hayatı güzel yaşamalı. Kendinin bir adım önüne geçerek, bendini aşarak, çoğalarak.