Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zeynep

Zeynep tekrar paylaştı.
Bu ikisi (akıl ve özgürlük) birbirinin sonucudur ve ilişkileri karşılıklıdır: İnsanlar akılcı olduğunda özgürlük kazanır; özgür olduklarında ise akıl.
Sayfa 104 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Zeynep tekrar paylaştı.
Nesnellik ve felsefe eğitiminin gerektirdiği şey "açık fikirlilik" değil, aktif fikirliliktir, yani fikirleri inceleme yeteneğine sahip ve onları istekli ve kritik bir şekilde incelemeyi kabul eden bir akıldır.
Sayfa 39 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Zeynep tekrar paylaştı.
Çoğu insan hayatını, değiştiremeyeceği şeylere boşuna isyan ederek, değiştirebileceği şeylere pasifçe teslim olarak, asla aradaki farkı öğrenmeye çalışmadan, her iki durumda da kronik bir kendini suçlama ve kendinden şüphe duyguları içinde geçirir.
Sayfa 44 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zeynep tekrar paylaştı.
Taptığım Putlarım Bunlardır
Aşağıda bir liste vereceğim. Bu kişiler benim için idoldür, puttur, birlikte ortak koşarım. 2700 küsür okumadan sonra hala bir kitabını gördüğümde heyecanlandığım ve okumak istediğim yazarları listeye koydum. Okumadıklarımı koymadım, bir sıralamaya göre yazmadım. Aynı zamanda tavsiyelerimdir, buyurun: KURGU:
Reklam
Biraz mantıklı geldi
Son zamanlarda birçok kişiden "Bir ilişkiye hazır değilim" ve "Birinin seni sevmesini istiyorsan, önce kendini sevmelisin" söylemleri duyuyoruz. Bunlar doğru mudur? Gerçekten biri seni sevmeden önce sen kendini sevebilir misin? Bunu düşünün. Bu nasıl doğru olabilir? Eğer bu doğru olsaydı bebekler dünyaya kendini seviyor ya da kendinden nefret ediyor olarak gelirlerdi. Ama öyle olmadığını biliyoruz. Aslında insanoğlu hayata kendisinin iyi ya da kötü olduğunu düşünerek başlamaz. Kendimizi sevmeyi öğrenmemizin ne deni bir başkasının bizi sevmiş olmasıdır. Kendimize değer vermeyi öğrenmemizin nedeni de bir başkasının bize değer vermiş olmasıdır. Özsaygımız ve kendimizi beğenmemiz de başkaları tarafından geliştirilir. Eğer söylediklerime katılmıyorsanız, bunu kendinizde test edin. Genç olduğunuzu ve ailenizin size bir şekilde inanmadığını düşünün. Hala kendinize inanabilir miydiniz? Belki de inanırdınız. Ama nasıl? İnancınızı nereden ya da kimden aldınız? Ya da size inanmayan ve güvenmeyen eski bir sevgilinizi düşünün. Her şeye karşın kendinize inanıp güvenir miydiniz? Bu inancı ve güveni nereden aldınız? Bu durumların hepsinde de, kendinize inandığınızda, bu inancı sizin için önemli olan birinden almış olma şansı çok yüksektir. Kişiliğimiz böyle oluşur: Önceki etkileşim ve ilişkiler bugünkü kişiliğimize şekil verir.
Sayfa 40
Sorun onların niyetlerinde değil, bilinçlerindeki metafizik çarpıklıkta aranmalıdır; yoksa onların gerçekte kendilerinde bulunduğunu sandıkları "ilahi rütbeler" konusunda samimiyetlerini sorgulamak gereksiz bir fantazi olur. Esasen onların kimisinin "sahtekar sayılıp öldürülmesi, kimisinin "peygamber" sayılırken, öyle sayılmayanlarca takibata uğraması, kimisinin yerel ve geçici bir etkinlikle yetinmek durumunda kalırken kimisinin Musa gibi, Isa gibi, Muhammed gibi, Buda gibi giderek evrensel ve çağlarüstü bir etkinliğe ulaşmalarının nedenleri, bunlara inananların atfettikleri tanrısallıkta değil, sözkonusu dinlerin içinden çıktıkları özgül koşullar ve sonraki tarihsel kurumlaşma avantajlarında aranmalıdır; en azından diğer benzerlerine de uygulanabilmek anlamında bilimsel ölçüt açısından oluşumların nesnel anlamı budur. Özetle peygamberlik ve tanrısallık iddiaları, bilimsel açıdan değil salt inananlar açısından değer taşıyan, yani nesnel değil öznel bir yargıdan ibarettir.
Sayfa 117
Zeynep tekrar paylaştı.
292 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Okunduğunda fikir değiştirebilen kitaplar nadirdir. Bu kitap da benim için o kitaplardan biri oldu. Kitabın konusu basit görünse de içeriği aslında Türkiye'de ne eğitim sisteminde ne de kültürel dünyasında konuşulmayan-bilinmeyen bir konu. Lozan'ın Yunanlılar tarafında nasıl algılandığı konusu. Halbuki Türk zaferinin gerçek göstergeleri aslında bunlar olmalı. Örneğin; Megali İdea arkasından koşarak Batı Anadolu'yu (hatta Ankara'yı) işgal etmek üzere saldırıya geçen askeri komitenin, Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında yargılanması ve idama mahkum edilerek kurşuna dizilmesi gibi. Kitap, bu tür somut olayları; dönemin gazete ve dergilerini; dönem hakkında Yunan yazarların kitaplarındaki tarihsel anlatımları incelemiş ve güzel bir derleme çıkarmış. Bunlara ek olarak, benim şahsen fikrimi değiştirdiği konu İsmet İnönü ve Rıza Nur'un konferans sırasındaki tutumları hakkında oldu. Açıkçası ikisinin de bu derece zor bir ortamda gösterdikleri profesyonelliğin farkında değildim. Aynı şekilde o dönemde de konferanstan uzakta olan TBMM'deki bir bölüm vekilin de farkında olmadığı gibi. Fakat, objektif olarak yazılmış bu kitabı okuduğumda aklımda canlanan imaj İsmet Paşa'nın yapılabilecek baskıları yaptığı; kendisine yapılan baskılara profesyonelce karşılık verdiği ve "ben buraya Mondros'tan değil, Mudanya'dan geldim" şeklinde özetlenebilecek sözüyle savaş alanında galip olan bir devletin masada da galip olmasını sağlayacak aksiyonları aldığına ikna oldum. Bu konularda düşünülmek üzere okunması gerektiğini düşündüğüm tür bir kitap oldu. İyi okumalar dilerim
Lozan Konferansı’nda Yunan Diplomasisi (1922-1923)
Lozan Konferansı’nda Yunan Diplomasisi (1922-1923)Çağla Derya Tağmat · Libra Yayınları · 20184 okunma
3.365 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.