Osmanlı İmparatorluğu başlarda kapitülasyonları, maddi bir yarar karşılığı (haraç, vergi vb) verirken sonraları bu maddi karşılığı aramadan karşılıksız vermeye başladı. Çünkü bu kapitülasyonların ekonomiye yararlı olduğu düşünülüyordu: İthalat, pazarda mal bolluğu sağlamak açısından yararlı görülüyordu. Bu zihniyet çerçevesinde Osmanlılar, ticaret imtiyazlarını yani kapitülasyonları imparatorluk için yararlı saymakta; imparatorluğun çıkarına olduğu gerekçesiyle bu tür imtiyazları merkantilist Avrupa ülkelerine seve seve tanımaktaydı."
Demokrat Parti iktidarına son veren 1960 askeri darbesi ilginç bir darbedir. Kimilerine göre devrimci bir atılım, kimilerine göre halkın yönetimine indirilmiş bir tokattır. 1960 darbesi gerçekte, Demokrat Parti'nin Marshall yardımıyla başlayan Amerikan hegemonyasına girmiş ekonomi çerçevesine karşı asker sivil aydınların yaptığı bir darbedir.
Küreselleşme dört aşamada gelişti;
1. İlk olarak küresel savaşlar başladı. Eskiden bölgesel olan savaşlar 1. Dünya savaşı ve özellikle 2. Dünya savaşı ile birlikte bütün dünyayı kapsadı.
2. İkinci aşamada ekonomi küreselleşti. Sermaye hareketlerinin bütün dünyada serbest bırakılması kapitalizmi küresel bir sistem haline getirdi.
3. Kapitalizmin küresel sistemin uygulama modeli haline gelmesiyle birlikte kültür alanında da bir küreselleşme yaşanmaya başlandı. Kapitalizmin doğup büyüdüğü yer olan Batı dünyasının modası, yaşamı yorumlayışı, yiyecekleri, içecekleri, müzikleri bütün dünyaya egemen oldu.
4. En sonunda da krizler küreselleşti. Sermaye hareketlerinin bu kadar serbest kalması finansal hastalıkların bir ülkeden ötekine kolayca bulaşmasına yol açtı. Bu gelişmeler eski dünyanın yerel, bölgesel krizlerini küresel düzeye taşıdı.
İbn-i Haldun, yüzlerce yıl öncesinden Keynesyen düşünceye önderlik edecek şekilde her talebin kendi arzını yarattığını öne sürer. Talebi yüksek olan malların fiyatlarının yüksek olduğunu, talebi düşen malların fiyatlarının da düştüğüne değinerek arz ve talep yasalarının ilk ifadesini ortaya koyar.
Devleti yönetenlerin ticaretle uğraşmasını doğru bulmaz. Ona göre bunun sonu halka zulüm yapılmasına kadar gider.
İbn-i Haldun, yüzlerce yıl öncesinden Keynesyen düşünceye önderlik edecek şekilde her talebin kendi arzını yarattığını öne sürer. Talebi yüksek olan malların fiyatlarının yüksek olduğunu, talebi düşen malların fiyatlarının da düştüğüne değinerek arz ve talep yasalarının ilk ifadesini ortaya koyar.
Devleti yönetenlerin ticaretle uğraşmasını doğru bulmaz. Ona göre bunun sonu halka zulüm yapılmasına kadar gider.
“Liberalizm, devletin ekonomideki rolünün sınırlandırılması, serbest girişim, bireyin öne çıkarılması, insan hakları, hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan bir görüş olarak ortaya çıktı.”
“İnsanın ortaya çıktığı andan itibaren tüketim tarihi de başlamış oluyor. Çünkü insanın üretime geçmesi uzun zaman alsa da tüketim işlevi en başından beri var olan bir faaliyettir.”
Bir ülkenin kalıcı refah artışı sağlayabilmesinin yolu o ülkenin yükte hafif pahada ağır teknolojik mallar üretip satmasından, bunun yolu da o ülke insanlarının teknolojiye katkı yapacak buluşlar geliştirmesinden geçiyor. Bunu yapabilmenin ise tek bir yolu var: Bilime dayalı ama yalnızca bilime dayalı eğitim.
Sürekli piyasaya sürülen yenilikler, akıllı telefonların daha akıllı hale gelmesine, televizyonların gelişmesine, beyaz eşya ve otomobile yeni eklemeler yapılmasına yol açtı. Bu yenilikler, insanların eskisine göre kullandıkları araçları daha çabuk değiştirmelerine ve giderek bütün dünyanın bir tüketim toplumu haline dönüşmesine neden oldu. Eskiden bozulana kadar kullanılan eşyalar günümüzde, yeni çıkanlarda sadece ufak tefek değişiklikler bile olsa, değiştirilmeye başladı.
“Bugün gelinen aşamada Türkiye, küreselleşmenin getirdiği değişikliklere uygun olarak dalgalı döviz kuru, serbest faiz, serbest piyasa sisteminin içinde bulunuyor.”