"o kadar kaygılanma Nacho, sen asıl bugüne kadar derimizi nasıl yüzdürtmediğimizi açıkla bana, öyle ya uçurulmuş kellelere bakarsan, askerimizden çok düşmanımız varmış.."
ulusal tarihimizi gün gün tutanların gerçekleri arapsaçına çevirme becerileri sonucunda iyi ki hiç kimse, başkanın doğumunu örten gizemli perdeyi kaldıramıyordu..
siyasal tutuklular için yeni bir af çıkarmıştı, bütün sürgünler yurda geri dönebileceklerdi, tabii yazar çizerlerin dışındakiler, onlar asla dedi, onların iliklerine işlemiştir ateş..
masada duran yumruğunu açmış, ona avucundaki ufacık misketi göstermişti, şu gördüğün meret ya vardır ya yoktur, ancak avucunda tutuyorsan sahibi olursun, ulus da böyledir işte..
saldırıyı düzenleyenleri, herkese ibret olacak bir cezaya çarptıracağına ant içmişti, gelgelelim hiçbiri yakalanamadı, bize atalarımızın evine tıpatıp benzeyen bir ev yaptıracağına söz vermişti ama evin kara yıkıntıları ta günümüze kadar hiç el sürülmeden durdu..
general, mutlu gelişlerinden sonra arkasında nasıl uzun bir ölüler zinciri bıraktığını, çanak yalayıcı muhafızlarının, adlarını doğru dürüst çıkaramadığı tanışlarını hain damgasıyla sonsuza dek mahkum ettiğini bilemezdi ki..