Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

kübra çoban

kübra çoban
@sosyologkubra
sosyolog
lisans
975 okur puanı
Ekim 2018 tarihinde katıldı
328 syf.
·
Puan vermedi
·
30 saatte okudu
Onlarca inceleme yazdım okuduğum kitaplara, kimini paylaştım kimini paylaşmadım. Ama ilk defa bir kaç satır bile olsa hiç bir şey karalayamadım. Anlatılanları roman olarak okumak bile acıyken, yazılanların gerçek olabilme ihtimali dahi tüyler ürpertici. İnsan bunu nasıl yapar, yapabilir? Peki nasıl katlanabilir? Benim belki başkalarının da yazılan satırları okurken kim bilir kaç defa kitabı kapatıp yeter diye ağladığı cümleler, o insanların yaşamının gerçekleriyken, hayat nasıl hala hiç bir şey olmamış gibi devam eder? Bazı acıların tarifi olmazmış. Bu kitabın da incelemesi olmaz..
İncir Kuşları
İncir KuşlarıSinan Akyüz · Alfa Yayınları · 202126,2bin okunma
Reklam
426 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
Kitap, Atilla İlhan’ın 1977-1979 yılları arasında muhtelif zamanlarda, Türkiye’nin o yıllardaki siyasi, ekonomik ve sosyolojik yapısı üzerine yazmış olduğu bir dizi makaleyi içeriyor. Makalelerin yazıldığı tarihleri göz önüne alırsak aslında Türkiye’de bu yıllar arasında gündem olmuş olan milliyetçilik, sağ-sol hareketleri, devrim, askeri darbe,
Hangi Atatürk
Hangi AtatürkAttila İlhan · İş Bankası Kültür Yayınları · 20031,282 okunma
176 syf.
·
Puan vermedi
Taha Akyol'un farklı bakış açılarına sahip çeşitli tarihçilerle yaptığı söyleşilerden oluşuyor kitap. Kabaca Tanzimat döneminden başlatılarak 1950'lere kadar gidiyor. Kitabı oluşturan ana nokta, Milli Mücadeleye katılıp daha sonra Atatürk ile fikir ayrılığına düşen ve dolayısıyla gözden düşürülen kenarda köşede kalmış Halide Edip gibi Kazım Karabekir gibi Milli Mücadele kahramanlarını ele alıyor. Bununla birlikte aslında tarihin tek taraflı yazıldığının ve madalyonun diğer yüzünün de artık görülmesi gerektiğinin altını çiziyor. Kitap söyleşilerden oluştuğu için okuması sohbet havasında olduğundan dolayı hem kolay, konudan konuya atlanıldığı için hem de zor. Öyle ki Taha Akyol bile arada "konuya dönecek olursak, toparlarsak" gibi söz konusu dağılımı engellemeye çalışıyor. Kronik olarak bütünlük arz etse de konu olarak bütünlük olduğunu söylemek zor. En çok ilgimi çeken söyleşi, Mustafa Armağan ile Alev Coşkun'un söyleşisi oldu. Birbirine zıt fikirlere sahip bu iki tarihçinin söyleşi yapılırken yanlarında bulunmak isterdim açıkçası İyi okumalar dilerim:)
Kayıp Tarihimiz
Kayıp TarihimizTaha Akyol · Yakın Plan Yayınları · 2012208 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
800 syf.
·
Puan vermedi
Franz Babinger, söz konusu eseri 2. Murat'ın hükümdarlık döneminden itibaren başlatır. Böylece Sultan Mehmet dünyaya geldiğinde hem Osmanlı Devleti'nde hem de Osmanlı'nın dost ya da düşman etkileşime geçtiği devlet ve toplumların yapılarını, kuvvet, güç, imkan ve imkansızlıklarını görme imkanı sunar okuyucuya. Diğer yandan da 2.
Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı
Fatih Sultan Mehmed ve ZamanıFranz Babinger · Alfa Yayıncılık · 202184 okunma
488 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Yazarın, profesör Noronha maceralarından okuduğum bu dördüncü kitabı oldu. Daha önceki kitaplarından birine yazdığım incelemede, yazarın, profesör Noronha karakterini Dan Brown'un "Robert Langdon" isimli karakterinin bir benzeri halinde kurguladığını belirtmiştim. Burada da fark yok. Açıkçası bu kitabında biraz hayal kırıklığına
Şeytanın Eli
Şeytanın EliJose Rodrigues dos Santos · Pegasus Yayınları · 2019135 okunma
Reklam
140 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Bu sefer olmamış be Livaneli.. Göçmenler, Balon balıkları, Denizi ve balıkları adeta öldüren balık çiftlikleri, Siyanürle doğayı katledecek olan altın çılgınları, Mübadele ile evlerinden gönderilmiş Rumlar... Biraz oradan biraz buradan derken bitip giden satırlar.. Asıl konuya girecek derken uçurumun kenarında kalmışcasına bir son.. Kendini kanaat önderi olarak görüp topluma yol göstermeye çalışırken, kalitesini bozmuş. Dilinin edebi niteliği kaybolup gitmiş. Alelacele basıma giden karalamalar yığınından başka bir şey olmamış. Konu çok havada kalmış, "mesaj vereceğim, dikkat çekeceğim" derken tabiri caizse rezil olmuş. Nerede o 'Serenad' kitabının yazarı nerede bu. Kaleminin niteliğinden ziyade popüleritesini kullanacağını düşünmüş, üzerinde çalışmamış emek vermemiş.. Zülfü Livaneli'nin kalemine adeta aşıktım. Bu satırları yazacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi. Ama olmamış, hiç olmamış..
Balıkçı ve Oğlu
Balıkçı ve OğluZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202126,5bin okunma
217 syf.
·
Puan vermedi
2. el kitaplar satan bir dükkanda rastladığım bu kitabın kapağında gamalı haç ve Hitler'in adını görünce, 'sanırım Alman ordusundan bir askerin anılaronı yahut savaşı konu edinen bir roman' diye düşünerek aldım. Evet Hitler'in ordusundan bir askerin anılarıydı anlatılan ancak durum biraz farklı:) Öncelikle yazardan bahsetmek
Binlercesi Kırılacak
Binlercesi KırılacakSusi Hasel Mundy · İstiridye Medya Yayınları · 200915 okunma
136 syf.
·
Puan vermedi
Bu küçük kitabı öneri üzerine okudum. Öyle ki sadece öneri değil "beğenirsin bunu" diyerek direk elime tutuşturuldu :) Yazarın okuduğum ilk kitabı oldu. Dili sade, basit ve akıcı olmasına rağmen konusunu pek beğenemedim. Öncelikle çok fazla cinsellik ögesi barındırıyor. 'Ayıp, konuşulmaz' vs. tabusunu yeniden inşa etmek değil niyetim, sadece okuyucuyu rahatsız edecek derecede fazla işlenmiş olduğunu düşünüyorum. Elbette bu durum kültürden kültüre değişebilir ancak dediğim gibi yazar abartıya kaçmış. Bir diğer nokta; ana karakter olan Lee Anderson, sırf siyahi olduğu için öldürülen küçük kardeşinin intikamını alması konu edilmiş. Siyahilere sadece deri rengi farklı diye yapılan haksızlıklara, tacizlere ve eşitsizliklere dikkat çekilmiş. Kitabın yazılış amacı da zaten siyahilerin de beyazlar kadar sert ve acımasız olabildiğini göstermek. Buraya kadar bir sorun yok ancak Lee Anderson için yazdığı son ve işlediği cinayet, yazarın bu amacından saptığını gösterir nitelikte. Şöyle ki Avrupalı ve Amerikalı beyazların, siyahileri aşağılamak için "çeşitli bilimsel verilere!" dayanarak uydurdukları vahşi, barbar, medeniyetsiz vs. gibi yaftalamaları adeta haklı çıkarmaya çalışmış. Yazdığı son, kitabın yazılış amacına uygunmuş gibi dursa da vahşilik ile sert ve acımasız olmayı birbirine karıştırmış. Siyahilerin sert ve acımasızlığını göstermek isterken onları aslında vahşi, katil, sadist vs. olarak etiketlemiş. Bana göre yazar burada ikiyüzlülüğünü gizlemeye çalışmış. Olmuş mu? Olmamış.. İyi okumalar dilerim:)
Mezarlarınıza Tüküreceğim
Mezarlarınıza TüküreceğimBoris Vian · İthaki Yayınları · 20181,566 okunma
275 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Bir süredir Tess Gerritsen hayranlığı başladı bende. Polisiye&Gerilim okuru olarak itiraf etmeliyim ki Gerritsen'i çok geç keşfetmişim. Rizzoli&Isles serisi toplam 12 kitaptan oluşuyor. Karakterler aynı ve çok canlı. Öyle ki serinin herhangi bir kitabını bir süre okumadığımda Maura'yı ya da Jane'i sanki arkadaşımmış gibi özlediğimi fark ettim :) Bir çok seri kitap gibi karakter özelliklerinin tekrarıyla okuru boğmuyor. Bunun yanısıra sırasıyla okunmadığında da "bu da kimmiş, nasıl biriymiş? vs." türünden sorular sormaya gerek duyulmuyor. Konularına gelince, çok geniş konu yelpazesi var. Her cinayet ya da olay birbirinden farklı ve konu tekrarına dolayısıyla sıkıcılığa düşmüyor okur. Adli tıp ve polis teşkilatı dengesini iyi oturtmuş yazar. Yani ne tıp terimlerine boğuluyor okur ne de polis toplantılarıyla sıkılıyor. Gereksiz ayrıntılar yok. Her detay, ana konuya ucundan kıyısından da olsa bağlanıyor. Öyle ki dikkatsizce okunan bir kaç sayfa, kitabın ilerleyen bölümlerinde kendini okura belli ediyor. Yazar, "ben bu kitabı yazarken emek harcadım, siz de okurken dikkatinizi verin bi zahmet!" demiş resmen:) Kitap bittiğinde keşke şöyle olsaydı, böyle olmasaydı hayıflanmalarına yahut çok kusa kesmiş, gereksiz uzatmış gibi eleştirilere yer bırakmayacak şekilde bir denge tutturabilmiş yazar. İyi okumalar dilerim :)
Sessiz Kız
Sessiz KızTess Gerritsen · Doğan Kitap · 20132,473 okunma
176 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Sovyetler Birliği döneminde çizgifilm olarak yayınlanmış sonrasında basılmış küçük bir çocuk kitabı. O dönemde çizgifilmini izlemiş olan değerli bir arkadaşım, kitabı hediye edince okuyup buraya eklemek, itiraf etmek gerekirse 'tuhaf' gelmişti. Ahh bu kırılması gereken önyargılar.. Temelde bir çocuk kitabı olsa da yetişkinler
Fedor Amca
Fedor AmcaEduard Uspenski · Mavi Balina Yayınları · 2006108 okunma
Reklam
248 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Yazar, Paris'te bir anda gelirini ciddi miktarda azaltacak bir iş kaybıyla konuya girer. Gelirinin azalmasına bağlı olarak barınma ve yeme ihtiyaçlarını karşılarken yaşadığı zorluklardan bahseder. Barınma ve yeme ihtiyacını karşılayacak olan "çalışma" ve "emek" kavramlarının Paris'te ne anlam ifade ettiğini, emek
Paris ve Londra'da Beş Parasız
Paris ve Londra'da Beş ParasızGeorge Orwell · Can Yayınları · 20216,3bin okunma
333 syf.
·
Puan vermedi
·
4 saatte okudu
Hala dinine, inançlarına sımsıkı bağlı olan yaşlılar, din ile dünyevi yaşam arasına sıkışıp kalmış orta yaşlı insanlar, dedikodudan büyük keyif alan kadınlar, zengin soylu sınıfından artakalanlarla oluşmuş bir kasaba halkı.. Yaşadıkları kasabanın dışında olup bitenlerle çok da ilgili olmayan bir toplum.. Birbirinden farksız geçen günler, sıradan
Papazın Kızı
Papazın KızıGeorge Orwell · İthaki Yayınları · 20042,840 okunma
68 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Zweig'e ait bu küçük eserin çevirmenliğini yapan Ahmet Cemal, kitabın sonuna hem Zweig'e dair hem yaşadığı döneme dair hem de bu küçük esere dair bir inceleme eklemiş. Bunun üzerine bir inceleme yazmaya çalışmanın anlamsız olacağını düşünsem de kalemi elime almadan duramadım. Kitap, adı, kimliği bilinmeyen genç bir kadının bir yazara olan aşkının itirafını içeren uzun bir mektup kaleme almasını konu edinir. Kadının aşkında var olan aşırılık, aşırı bağlılık beni okurken boğsa da bu aşırılığın satır aralarında mantıklı davranışlar ve gururu ön plana koyma, kendini dizginleme göze çarpıyor. Kadının aşkından bahsederken 'aşırı' tabirini kullanmamın sebebi, günümüz toplumlarında -dünyanın neresine gidersek gidelim- böyle bir bağlılıkla karşılaşamayacağımız ve dolayısıyla bize yabancı olabilecek bir davranış biçimi olduğudur. 'Bu kadar yoğun hissedebilsek keşke..' demeden duramıyor insan. Arkasından ise 'bu kadarını da istemezdim, bu hayata bir kere geliyoruz heba edelim ki!' düşüncesi, başta gelen hissetme arzusunu silip atabiliyor.. Eser 1870'lerde kaleme alınmış. Aşık karakterimiz bu dönemin karakteristik özelliklerini taşısa da Maşuk, duyarsızlığıyla, hissizliğiyle 2000'lerin insanına dair bir prototip olarak 150 yıl öncesinden bize göz kırpıyor.. 1870'lerle 2000'lerin farkı da burada yatıyor belki de. Dünya o kadar hızlı şekilde değişiyor ki karakterimiz de duygularımızın yoğunluğu da biçimi de bu değişimden nasibini alıyor.. İyi okumalar dilerim :)
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,9bin okunma
88 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Çocukken, yetişkinlerin dünyasına adım atabilmeyi öylesine ister ki insanoğlu, çoçukluğunun o masumluğundan, heyecanlarından, sağlığından nefret edercesine utanır.. Peki çocukluk dönemi geçip de gerçek hayatla tanıştığında, yalanla, oyunla, riyakarlıkla karşılaştığında, bu acı tecrübeleri unutup tekrar o masum dünyaya dönebilmeyi kim istemez.. Pek çok insan, çocukken kendisine büyülü gelen o yetişkinliğe adım attığında, dünyanın acıları sancıları karşısında büyü bozulup çıplak gerçeklikle baş başa kalınca iş işten geçtiğini idrak eder. Artık olan olmuştur ve geri dönüş yoktur.. Zweig bu küçük eserinde bahsettiği 'yakıcı sır' işte burada yatar.. 12 yaşında bir çocuğun bir kaç gün içinde büyüyüp sonrasında tekrar çocuk haline gelmesini ve yaşamın anlamını kavrayabilmesini konu edinir. Hem de bütün duygularıyla insanın iliklerine kadar işleyerek.. Okurken insanı bir kaç saatliğine çocukluğuna götürür ve geri getirir.. İyi okumalar dilerim :)
Yakıcı Sır
Yakıcı SırStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202041,8bin okunma
56 syf.
·
Puan vermedi
·
11 saatte okudu
Zweig'in bu küçük eseri yasak bir aşkı anlatır gibi dursa da aslında Herakleitos'un "Değişmeyen tek şey değişimdir." Sözünün doğruluğunu kanıtlar nitelikte.. Patronunun karısına aşık olan bşr adamın anlatımından okuruz aşkın yoğunluğunu, özlemin sancısını.. Karşılıksız da değildir üstelik. Kavuşma anına geldiklerinde ise aradan geçen yıllar, o yoğunluğun sadece kelimelerden ibaret kaldığını gösterir adama da , kadına da, okuyucuya da.. Keyifle okunabilecek küçük bir eser. İyi okumalar dilerim:)
Geçmişe Yolculuk
Geçmişe YolculukStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202326,4bin okunma
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.