İnsanoğlu, her ne kadar varoluşunun genel ve kişisel olmayan, genel ve geçerli temellerini kesin bir olgu gibi alır ve bunu doğal karşılarsa da, yaşamını bireysel yaşayamaz, bilinçli ya da bilinçsizce çağının ve çağdaşlarının yaşamını da yüklenir ve bizim Hans Castorp gibi, bunları irdelemeye hiç niyeti yoksa, ahlaksal açıdan iyi durumda olmasından kaynaklanan eleştiri eksikliği nedeniyle biraz zarara uğradığını sezmesi olasıdır. Böyle bir insanın gözünün önünde, kendisini büyük işler peşinde koşmaya iten dürtüyü harekete geçiren kişisel amaçlar, hedefler, umutlar ve tasarılar uçuşmaya başlar ama çevresindeki kişisel olmayan yaşam ve tüm canlılığına karşın zaman, ona umut ve tasarı sağlayamıyor, işlerin aslında umutsuz olduğuyla ilgili gizli ipuçları veriyorsa ve zaman, nasıl ortaya konursa konsun, yalnızca kişisel olmayan işlerin ve görevlerin kesin amacıyla ilgili her tür bilinçli ya da bilinçsiz soruyu boş bir suskunlukla yanıtlıyorsa, bu durumun, özellikle dürüst biriyse, ahlaksal ve ruhsal kanallardan ilerleyerek o kişinin bedensel ve doğal yaşamının üzerinde engelleyici bir etki yaratmaması olanaksızdır. İçinde yaşadığı zaman, nedenine doğru dürüst bir yanıt vermemesine karşın bir insanın, kendisinden beklenenleri aşan büyük işlere kalkışması için kişiliğinde ya bir tür ahlaksal soyutlanma ya da ivedilik olan az bulunur bir kahramanlık ya da sıra dışı bir canlılık olması gerekir.
Hans Castorp’ta bu ikisi de söz konusu olmadığına göre, onurlu bir biçimde de olsa sonuçta sıradandı.