Dünya sisteminin beyninin düşündüğünün aksine insanoğlunun dünyadaki yeri tamamlanmış bir tasarı değil, bir tasarı "imkânı"dır. Yani dünya insanlar için ahiretin tarlasıdır, insanın bir tasarı olarak tamama ermiş hali dünyada bulunmaz. Fakat bu tasarının tamamlanma imkânı dünyada vardır. Ne şekilde tamamlandığı ise ölümden sonraki hayatla bilinebilir. Demek ki insanlar hemcinslerine, diğer canlılara ve organik olmayan unsurlara karşı tutum ve davranışlarını "ölüm" ekseninde ayarlar; hem kendi ölümü, hem temas ettiği neyse onun ölümü ekseninde.
492
İnsanın düşünmek, hayal kurmak ve çalışmak için kendisine bir mekân ve zaman yaratması, bir zenginlik birikimini gerektirir ve her zenginlik birikiminin ardında da, hiçbir çıkış yolu olmaksızın ağır çalışmalara, özverilere ve baskılara maruz kalmış yaşamlar vardır. Çevremizi kuşatan adaletsizliğin dışında başka bir varolma tarzına yönelme olanağı veren her tasarı ya da imge, adaletsizliğin damgasını taşır; bu adaletsizlik olmadan söz konusu tasarı ya da imgeyi düşünebilmek olanaksızdır.
Sayfa 169·Kitabı okudu
Reklam
İnsanoğlu, her ne kadar varoluşunun genel ve kişisel olmayan, genel ve geçerli temellerini kesin bir olgu gibi alır ve bunu doğal karşılarsa da, yaşamını bireysel yaşayamaz, bilinçli ya da bilinçsizce çağının ve çağdaşlarının yaşamını da yüklenir ve bizim Hans Castorp gibi, bunları irdelemeye hiç niyeti yoksa, ahlaksal açıdan iyi durumda olmasından kaynaklanan eleştiri eksikliği nedeniyle biraz zarara uğradığını sezmesi olasıdır. Böyle bir insanın gözünün önünde, kendisini büyük işler peşinde koşmaya iten dürtüyü harekete geçiren kişisel amaçlar, hedefler, umutlar ve tasarılar uçuşmaya başlar ama çevresindeki kişisel olmayan yaşam ve tüm canlılığına karşın zaman, ona umut ve tasarı sağlayamıyor, işlerin aslında umutsuz olduğuyla ilgili gizli ipuçları veriyorsa ve zaman, nasıl ortaya konursa konsun, yalnızca kişisel olmayan işlerin ve görevlerin kesin amacıyla ilgili her tür bilinçli ya da bilinçsiz soruyu boş bir suskunlukla yanıtlıyorsa, bu durumun, özellikle dürüst biriyse, ahlaksal ve ruhsal kanallardan ilerleyerek o kişinin bedensel ve doğal yaşamının üzerinde engelleyici bir etki yaratmaması olanaksızdır. İçinde yaşadığı zaman, nedenine doğru dürüst bir yanıt vermemesine karşın bir insanın, kendisinden beklenenleri aşan büyük işlere kalkışması için kişiliğinde ya bir tür ahlaksal soyutlanma ya da ivedilik olan az bulunur bir kahramanlık ya da sıra dışı bir canlılık olması gerekir. Hans Castorp’ta bu ikisi de söz konusu olmadığına göre, onurlu bir biçimde de olsa sonuçta sıradandı.
Sayfa 45 - Can Yayınları·Kitabı okuyor
Devaquet yasa tasarısı,
1986’da, ikinci Chirac hükümetinde yüksek öğrenim bakanlığını üstlenen Alain Devaquet’nin önerdiği, öğrencileri üniversiteye girişte rekabete sokmayı ve elemeyi öngören üniversite reformu. Malik Oussekine adlı öğrencinin polis tarafından öldürülmesiyle hafızalara kazınan öğrenci protestolarının sonucunda tasarı geri çekilmişti. (Ç.N.)
“Yalnızca başarısızlık sonsuz tasarı dizisini bir perde gibi durdurarak, insanı bütün saflığıyla kendi özüne çevirebilir”. ~Sartre~
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.