Biri muhacir veznindendi yolculuklarının diğeri tehcir,ikisinin de kökünde acı vardı ve cümleleri, dağların sırtında ters istikamette ilerleyen birer çizgiydi.
Sayfa 307Kitabı okudu
408 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 24 days
Okunabilir...
Genel olarak kitabı beğendim diyebilirim.Ama emin değilim şüphelerim var. Elif Şafak bana hep bu şüpheyi yaşatıyor. Bütün milliyetlere eşit yaklaşıyor.Dünyalıyız,hepimiz insanız bakış açısı.Tabiki öyleyiz karşı olduğum nokta bu değil.Ama daha önceki kitaplarından birinde de aynı hissiyatı yaşamıştım. Hatta daha yoğun şekilde. Örneğin Ermeni tehcirinde olaylara bir Ermenin gözünden bakılması olaylara.Bu bir tehcir soykırım değil bu yüzden bu benim kanıma dokunur.Bu noktada bu bakış açısını öne çıkarmak gereksizdir.Burada da Kıbrıs olaylarında iki tarafın bakış açısı ortaya konmuş. Ama bu defa daha tarafsız yaklaşım sergilemiş diyebilirim. Ama bu benim genel olarak Elif Şafak’a biraz daha mesafeli yaklaşmama sebep oluyor. Tüm kitaplarını okumuş bir okul olarak söylüyorum. bir tarafım okumak istiyor bir tarafım yoğun tereddüt içinde kalıyor her seferinde. Gelelim kitabın içeriğine… Elif Şafak her zamanki gibi sade yalın bir üslup, akıcı bir ve üzerine düşünülesi satır araları ile yazmış.Güzel kitaptı diyebilirim,rahat okunan,yormayan, benim için dinlenmek için okunabilecek bir kitap. Kitabın en çok hoşuma giden tarafı dünyaya ağaçların gözüyle bakması oldu. çünkü biz insanlar yaşarken çoğu zaman doğaya verdiğimiz zararı atlıyoruz. Benciliz dünya sanki sadece bize aitmiş gibi. Gelecek nesil hiç yokmuşçasına. Dünya bize verilmiş bir emanet değilmiş gibi. ayrıca ağaçlarla ilgili verilen tatlı detaylar gerçekten güzeldi. Okumayı düşünenlere keyifli okumalar :)
Kayıp Ağaçlar Adası
Kayıp Ağaçlar Adası
Elif Şafak
Elif Şafak
Kayıp Ağaçlar Adası
Kayıp Ağaçlar AdasıElif Şafak · Doğan Kitap · 20231,507 okunma
Reklam
Sonunda baklayı çıkardı Sanders. Ermeni tehciri ve Savunması
Mustafa Kemal Paşa da asaleten 2. Ordu Ko­mutanlığına getirildi. 2. Ordu, kıştan çok zarar görmüştü. Ermeni tehciri dola­yısıyla bu ordu bölgesinde bulunan bazı yerler ıssız kalmış, ekonomik hayat durmuş, toprak ekilmemiş, sanatkar kalma­mış ve bütün iş yerleri çalışamaz olmuştu. Bu durumun etki­si, ordu gereksinimlerinin ve
academia.edu/116194560/Abd%C... 1915 geldiğinde Konya’daki Mevlevi Dergahı Veled Çelebi tarafından hükümetin emrine amade edilmiştir. Konya’dan ve pek çok şehirden Mevleviler Veled Çelebi’nin önderliğinde dergahın tarihinde görülmemiş bir şekilde silah kuşanır ve Mevlevi Alayı oluşturarak “orduya moral vermek amacıyla” Şam’a giderler. Bu günleri Abdülhalim Çelebi mektubunda esefle anar: “Tarikat-ı aliye-i Mevleviyyemizin esası öyle kılıçlar takınarak adam öldürmek için harbe iştirak etmek olmayıp bilakis ırk ve mezhep ayrımı yapmadan insanlık âlemine ilmi ve insani hizmetler vermektir.(…) Veled Efendi (…) istenen alayı tedarik ederek tarikatımızın temel hükümlerini bütün kâinat nazarında yerle bir etmiştir”. Bu sırada tehcir başlamış, Abdülhalim Çelebi ise “zalim cemiyet” olarak andığı İttihat ve Terakki’nin “Hristiyanları imha politikası” güttüğünü fark etmiştir.
Bu gruplar, kendilerini köle ve kurbanlar olarak sunduklarından bihaberdi. Nazilerin, Sovyetler Birliği'ne yönelik "fethet, yönet ve sömür" planının sonuçları çok geçmeden belirginleşecek, esir alınan çiftçi ve savaş esirleri Naziler için çalışmaya zorlanacaktı. Bunların Nazilerin elinde görecekleri muamele gaddarcaydı. SS lideri Heinrich Himmler, bir konuşmasında "hendek kazıldığı sürece, bir tank hendeği kazılırken kaç bin Rus kadınının öleceğinin umurunda olmadığını" ifade etmişti. Einsatzgruppen, yani özel "eylem" grupları, Yahudi ve komünistleri toplayıp tehcir yahut yargısız infaz etmek için ilerleyen ordulara iliştirildi. 33.000 Yahudi, Kiev'deki Babi Yar'da bu seyyar infaz mangalarınca kurşuna dizilerek katledildi. Diğerleri ise Rusya'nın batısının "Aryanlarca" iskanının ilk safhası olarak Almanya'daki çalışma kamplarına nakledildi. Bu plan, Almanların doğuya yayılmalarının koordinasyonu için Irk ve İskan Dairesi (SS-Rasse und Siedlungshauptamt) 1935 yılında Hitler tarafından kurulduğundan beri tasarlanıyordu. Führer'in dilinde şimdi Rusya'nın "Avrupalılaştırılma" ihtiyacı, yani "merhamet gösterilmeksizin" icra edilmesi gereken süreç vardı. Hitler, Alman halkının Slav untermensch'lerine karşı "hiçbir yükümlüğü olmadığını" söylüyordu. Nihayetinde "Slav" köle demekti ve öyle olacaklardı. Hitler, boyunduruk altına alınan nüfusa karşı işgalcilerin yegane mesuliyetini, "Onlara otoyol işaretlerimizi anlayacak kadar bilgi verin ki araçlarımızın altında kalmasınlar," sözleriyle açıkladı.
Sayfa 131 - Yedinci Bölüm: Barbarossa, Barbarossa HarekâtıKitabı okudu
481 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 10 days
Serenade für Nadia
Zülfü Livaneli’nin birçok kitabını okuyup, neden bu zamana kadar Serenad’ı keşfetmemişim diye sordum kendime. Genel olarak Zülfü Livaneli’nin kalemini çok seviyorum. Ama Serenad , Okuduğum en iyi Livaneli kitabıydı diyebilirim. Bir aşk hikayesinin çok güzel anlatıldığı, tarihi olayların çok başarılı bir kurguyla aktarıldığı ve sadece bu yönüyle
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136.1k okunma
Reklam
Türk ordusunun cephe gerisinin daha fazla yıpratılmasını önlemek amacıyla, o bölgedeki bozguncu unsurların harekât alanlarından ve yurt içinin kritik bölgelerinden çıkarılması için hazırlanan Tehcir Kanunu ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan ve devlete karşı gelen halk bölgeden uzaklaştırılmıştır.
Sayfa 8 - Azerbaycan Kültür Derneği YayınlarıKitabı okudu
658 syf.
·
Not rated
#osmanlıtarihi #stanfordjshaw #birincidünyasavaşındaosmanlıimparatorluğusavaşagiriş meraklısı için güzel bir kaynak kitap. Savaş öncesi Osmanlı mali,sosyal,askeri durumu,vs.. değerlendirilmiş. Osmanlı Almanlarla sadece Ruslara karşı koruma talebinde bulunmuş. Wagenheim Osmanlıları zayıf bulduğundan anlaşma yapmak istememiş ama kayzerin aklını
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğuStanford J. Shaw · Türk Tarih Kurumu Yayınları · 20144 okunma
Batum'daki Pontusçu Rumlar hakkında Batum İslam Cemiyeti tarafından 1920 yılında hazırlandığı anlaşılan bir raporda, Ioannides (Yovanidis) başkanlığında bir 'Pontus Cemiyeti'nin teşkil edildiği ve bu cemiyetin amacının Doğu Karadeniz bölgesinde bir 'Pontus Hükümeti' kurmak olduğu anlatılmaktadır. Bu amaca yönelik olarak hem Yunanistan'dan gelen hem de "Türkiyeli Rumlardan" oluşan propagandacılar, Türkiye'deki Rum ahaliyi Batum'a ve oradan da Poti ve Sohum'a göç ettirerek bu bölgede çoğunluğu oluşturmaya çalışmaktadırlar. Ancak, eğer bu bölgeler Bolşevikler tarafından işgal edilirse bu Rumlar Türkiye'ye göç ettirilecekti. Aynca rapora göre, bu cemiyet kendi amaçlan doğrultusunda hareket etmeyenleri ortadan kaldırmak için bile bir komite kurmuştu. Raporda hem Batum'daki hem de Türkiye'de önemli bölgelerde yaşayan Rumlar'ın, 1920 yılının başlarında aynı anda Türkiye'ye karşı bir ihtilale kalkışacağı istihbaratı alındığı da bildirilmekteydi. 6 Şubat 1920'de Mustafa Kemal Paşa, Selahaddin Bey'e gönderdiği bir mektupta, Sohum ve Kars civarında yaklaşık iki yüz bin Rum'un Bolşevikler'den kaçma bahanesiyle ve Venizelos'un talimatıyla Osmanlı İmparatorluğu'na göç etmeye hazırlandıklarını belirtmekte ve bunun önüne geçilmesini istemektedir. Mustafa Kemal Paşa, bu Rumlar'ın "güya evvelce tehcir edilmiş Rumlar olduğu" İtilaf Devletleri'ne bildirildiğini de belirterek bu muhaceret fikrinin bir Pontus Rum Hükümeti teşkiline yönelik olduğunu eklemektedir.
Sayfa 67 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
1,440 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.