Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tek tercihin kurallara uymakla (öz)yıkımcı şiddet arasında yapabildiğimiz bir dünyada yere göğe sığdıramadığımız tercih/seçim özgürlüğü neye hizmet etmektedir?
Bir toplum iyi organize olmuş bir rasyonel devlete ne kadar uyum gösterirse, akıldışı şiddetin soyut olumsuzluğu o ölçüde geri döner.
Reklam
Bir şeyleri olduğu gibi saklamakla onları değiştirmek arasındaki karşıtlığın dışında bir alan bulunur, bazen eskinin içindeki değerli şeyi saklamanın tek yolu müdahale edip söz konusu şeyleri radikal biçimde değiştirmektir.
Bir patolojiyi ima etmekten öte, bu “yabancılaşma” normalliğin bir ölçüsüdür, yani normatiflik dile kazınmıştır. Bir kurala –diyelim ki, halk arasında tükürmemek gerektiğine– gerçekten uymamız için kendimize “çoğunluk halk arasında tükürmez” dememiz yetmez; bir adım daha atıp “Kişi halk arasında tükürmez!” dememiz gerekir – bireylerin basit bir çoğunluğu asgari düzeyde “şeyleşmiş” anonim-kişisiz “kişi” ile değiştirilmesi gerekir.
Yaşam büyük bir döngü, biz zebraları yeriz, zebralar da çimenleri; ama öldüğümüzde toprağa döneriz, çimenleri besleriz ve döngü tamamlanır – bu, tepede olanlar için düşünülebilecek en iyi mesajdır. Önemli nokta böylesi bir “bilgeliğe” politik anlam kazandırmaktır.
Günümüz solunda, “kesin olumsuzlama” sorunu bir kinle birlikte geri döndü. İsyanın yüce çoşkusunun sona erdiği günün ertesinde eskinin yerini alacak olumlu düzen nedir? Mevcut protestoların ölümcül zayıflığıyla karşılaştığımız can alıcı nokta burasıdır.
Reklam
Köle ahlakı
İsyanları sorunu bir biçimde şiddet içermiş olmaları değildir, bu şiddetin kendini doğru bir şekilde ortaya koyamamasıdır – Nietzsche’nin terimleriyle söylersek, burada bir güç gösterisi ardında gizlenmiş, aktif değil reaktif ve iktidarsız bir öfkenin, ümitsizliğin yanı sıra muazaffer bir karnaval ardına gizlenmiş bir haset söz konusuydu.
1915’te Vladimir Mayakovski bir tren kompartımanına girmiş ve orada genç bir kadınla karşılaşmıştır; kompartımanda ikisinden başka kimse yoktur. Genç kadını rahatlatmak için kendini tanıtır: “Ben erkek değil, pantolonlu bir bulutum.” Kelimeler dudaklarından döküldüğünde, bunun tam bir şiir mısrası olduğunu fark eder ve ilk başyapıtını kaleme alır – “Pantolonlu Bulut”
Kadın için mesele, gösterdiği sevginin, açık ettiği duyguların çirkin bir kurbağayı yakışıklı bir erkeğe, kusursuz bir fallik varlığa dönüştürmesi iken; erkek için mesele, kadını bir kısmi nesneye, kendi arzusunun nedenine indirgemektir.
Erotik ilişkinin her safhasında, yalnızca müşterek uzlaşıya dayalı anlaşmalı bir karşılılık ilişkisine izin vardır. Bu şekilde, cinsel münasebet deseksüalize edilir ve bir “pazarlık” haline gelir: Piyasadaki eşit ve özgür taraflar mübadele nesnesinin haz olduğu bir pazarlığa otururlar.
133 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.