son depremden son derece ilginç
çatlaklar var tavanda.
ve kapıyı çaldığınızda
kırık tel kapı bazen yere düşer
ve köpekler rüzgar gibi koşarlar.
bırakacağınız not okunacak fakat
cevaplandırılmayacaktır.
Annemin Ülkesinin Şarkıları filminde Kürdistanlı yönetmen Ghobadi, 'sınır' sorunsalına olan yaklaşımını bu kez Barat ve Udeh üzerinden yansıtmayı ihmal etmez. Mirza ve oğullarının Hınara'nın izini sürmek maksadıyla vardıkları, Irak Kürdistanı'ndaki bombardımandan kaçan mültecilerin sığındığı bir kampta, arada tel örgüler (sınır) olmasına karşın, iki oğlun çocuklar için enstrümanlarını çalıp şarkı söylemeleri; ses ile sınır arasındaki ilişkinin direkt olarak kusursuzca tanımlaması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Neticede soyut bir etkiye sahip olan 'ses'. somut bir etmen olan 'sınır ı kusursuzca aşmaktadır.
yeşil başlı gövel ördek türküsünde konsantrasyonumu koruyamıyorum; aklımda hep bir ördeğin ötüşü, göle doğru uçuşu falan oluyor. yani bu, bir ördek güzellemesi mi yoksa ördek alegorisiyle sevgiliye bir gönderme mi emin olamıyorum. türkü bitince de "eğricesin tel tel etmiş, açar gider.. " kısmı kalıyor aklımda. üzülüyor insan. oysa ne güzel türkü.
Söze nereden başlasam bilemiyorum. Dünyaya gözümüzü açtığımız günden beri -ki bu benim için otuz bir yıl demek- her zaman gözümüze çarpan önümüzde duran varlığına alıştığımız bir sorun var. Ortadoğu ve Filistin.
Kitapta Auschwitz toplama kampında görev yapan bir askerin çocuğu olan Bruno'nun gözünden bir tel örgü ve çizgili pijamaların anlamını, savaşın, ırkçılığın, acımasızlığın soğuk ve karanlık yüzünü görebiliyoruz. Ama o yöne baktığımız için görebiliyoruz. Bunu görmek istiyor, bunu görmek istediğimiz için kitabı elimize alıyoruz. Bruno'nun Shmuel'i bir nokta, bir damla, bir insan olarak keşfedişinin üzerine arkadaşlığa olan susuzluğunu dindiren bir vahaymış gibi yağmurlu günlerde onunla buluşamamanın verdiği burukluklara tanık oluyoruz.
Bunu söylemeden edemeyeceğim maalesef ama bugün Filistin'de "Shmuel'ler" "Ahmet" , "Muhammed" olmuşken Bruno'nun yerini ise "Shmuel'ler" almış durumda. Her şeyin üzerinden henüz bir asır bile geçmemişken, auschwitz de üç milyon polonyalı Yahudi yok olmuşken, Doğu Akdeniz kıyıları onlara kucak açmışken, bugün her şeyi unutmalarının üzerinden bile çok zaman geçmiş gibi. Hiç yaşanmamış gibi. İslam İnancımızın temel taşınında dediği gibi اِنَّ الْاِنْسَانَ لِرَبِّه۪ لَكَنُودٌۚ (insan Rabbine karşı pek nankördür.) Adiyat-6
O ki bir ihtişamlı dünyâya
Ses ve tel kudretiyle hâkimdi
Â'detâ benziyor mư'ammâya
Ulemâmız da bilmiyor kimdi
O eserler bugün define midir
Ebediyetde bir hazine midir
Bir bilen var mı nerdeler şimdi
Öyle bir mûsikîyi örten ölüm
Bir teselli bırakmaz insanda
Muhtemel görmüyor henüz gönlüm
Çok sa'atler geçince hicranda
Düşülür bir hayâle zevk alınır
Belki hâlâ o besteler çalınır
Gemiler geçmiyen bir ummanda